Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz

Himmet Dağlı

Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz Gönderileri

Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz kitaplarını, Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz sözleri ve alıntılarını, Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz yazarlarını, Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nefretini, mutluluğunun can yakıcı avansı olarak görmek, içine düştüğü ağdan çıkamayacak olmanın diğer adıydı ve kurtulmak adına her çırpınışı, ölümü biraz daha kucaklamak olacaktı kendisi için.
... Kargaşanın, sis bulutu gibi peşinden sürüklendiği topraklardan yine ümitlerin peyderpey tükenmeye başladığı topraklara ayak bastığında onu, Şiraz’ın namı her yere yayılmış üzüm bağları karşılamıştı... Talihten yana umduğuna nail olamayanlar, heva ve heveslerinden yüz bulamayıp Şiraz ve Cabernet şaraplarını kana kana içenler değildi sadece. Münekkit de taze şarabın tesiriyle ekseninden yavaş yavaş çıkacak idi ve meyhanenin köhne duvarlarında yankılanan şu sözler sakinin kulaklarında bir zaman yankılanıp duracaktı. “Ey Horasan’ın yıldızı, Fars’ın ve de Bağdat’ın körpecik dahisi!. Dersin ki hakikat yaşanan şeydir; ötesi yoktur. İnsan yaşadığı sürece gerçektir. En şaşmaz ölçü iman değil, akıl ve sağduyudur. İnsan, aklıyla vardır ve onun için en iyi ölçü, en şaşmaz kılavuz akıldır; biricik gerçeğe ancak akıl yoluyla varılabilir. Ey Horasan yıldızı!.. Öyle kolay değil azizim, gam yüklü dünyanın hakikatlerini görüp de dizelere dökmek.”
Reklam
Ulak hiç oralı olmaksızın, gayet rahat bir ses tonuyla, “Vuslata ait en küçük bir ümit beslemeyen, biricik hazinesi taşıdığı heybesi olan ve ömrünü yollarda heba ederek umduğuna asla nail olamayacağını bildiği halde, ölümünü bekleyen kaç kişi vardır acaba? Evet, sermayesi birkaç meta olan birinin de, elbet kıymet verebileceği bir şeyler olabilir pekala!.. Ben, ölene kadar cennet köşkleri hayali kuranlardan değil, nefes alırken içerisinde bulunduğu güzelliklerin hakkını vermeye çalışanlardanım. Marifet, elbette iltifata tâbidir. İltifatta ise, zahirde benim gibilerin de bir payı olsa gerek!.” diye karşılık verecek idi.
Köpürmüş topraklarda bata çıka ilerledikleri kervan yolunda, gölgeleri cisimlerinden daha uzun olmaya başladığı bir vakitte, ufkun son merhalesinde belli belirsiz bir siluet fark edilebiliyordu. Bu muştuyu kervanın bitkin yolcularına ulaştıran yine Kervanbaşının yardımcısı olmuştu. Tiz sesiyle, kasvetli ânı her yerinden delik deşik eden adamın sözlerini duyan her bir yolcu yeniden can buluvermiş, gözlerindeki toprak rengi bakışlar umudun boyasıyla tazelenivermişti birden.
İnsan ne garip varlık ki onun kadar doğaya uyum sağlayabilen ve hâdiseleri onun kadar kabullenebilen bir başka mahlûk daha var mıydı acaba? Canı, hayatla ölüm arasında gidip gelen biri için, neyin en doğrusu olduğuna ânında karar verebilen, her iki durumda da kendisine sağlam bir dayanak bulabilen hangi nefesli vardı ki şu dünyada?
Yaz günlerinin masmavi gökyüzünde, bir araya sanki bilerek isteyerek gelmiş hissi uyandıran lekesiz kar beyazı bulutların küçük bir parçası, kümelenmiş halde ta aşağılara, bozkırın susuzluktan çatlamış kuru toprağına, peyderpey buğulanan ufukta dokunuyordu.
26 öğeden 21 ile 26 arasındakiler gösteriliyor.