Genç kadının dudaklarından şaşkın bir çığlık çıkmış, iki elini de dudaklarının üzerine bastırmıştı.
“Kuzey...”
“Sen... Tıpkı ilk karşılaşmamızdaki gibi, hayatımın da tam ortasına düştün. Benimle didiştin, savaştın, buzdan farksız gördüğün bu adamı kimsenin beceremediği kadar güldürdün. Bana da tüm asla’larımı unutturdun.” Zorlukla yutkundu. Selin bir ona, bir de elinde tuttuğu kutuya bakıyordu. Bir elini kalbinin üzerine koymuştu. Menekşe rengi gözleri ise akıtmamak İçin direndiği gözyaşlarıyla parlıyordu. “Bir asla’m daha kaldı, sarışın,” diye mırıldandı dudaklarını onunkilere sürterken. Kalbi göğüs kafesini sertçe dövüyor, öfkesini ve kıskançlığını takip ettiğini düşünürken, etrafının yalnızca heyecan ve Selin’in yarattığı büyüyle örüldüğünü hissediyordu. “Onu da geride bırakmama izin ver.” Alnını onunkine yaslayıp, kutunun içinden yüzücü çıkardı. Ve ansızın, tek solukta, “Benimle evlen!” diye fısıldadı.
"Oysa eninde sonunda seni hak eden gerçek bir kadına teslim olman gerekecek. Üstelik nihayet teslim olduğunda, adı yenilgi olmayacak. İşte bunu unutuyorsun."