"Uyu ey ay yüzlüm, bu az zamandır!
Kaderin kastı sana yamandır.
Öyle ki, o çok sert ve bir amandır,
İyiliği bile ateş ve kandır..
Sanırım sonunda harap olursun..."
Şeyh Galib/Hüsn-ü Aşk
"Bir fikirle sana bin dünya icat ederim."
dizesindeki hayal gücünü gösterecek seviyeye gelmişti. Çünkü O, doğuştan şair ruhluydu.
Şair nedir?
"Doğanın en sevdalı zamanlarındaki hüzünlü gülümsemelerinden yaratılmış olan bir varlık..."
Bunca uğraşıp didinmeler içinde gücü, kuvveti bitince de, ya kafeste siyah perdeler içinde mahpus bülbüllerin ötüşü kadar hüzünlü ya da yanınızdan teneffüs etmeye yetecek kadar hava bulamayacak derecede yükselip sonra aşağıya doğru hiddetle süzülen şahinlerin haykırışı gibi yürek yakıcı feryatlar başlar. Evet esas şiir, o feryatlar ve esas şair de o yapıda ve o yaratılıştaki kişilerdir. Aksi halde beş on kelime uyarlayarak ve bir kaç kelimeyi birbirine kafiyeli olarak ekleyerek kendini gösterenler değil...