Uzun zamandır savaş, tarih temalı ne film izleme ne de kitap okuma hevesim yok. Hangi tecrübenin ürünü bu hal bilemiyorum. İçimi kasvet çöküyor, film geçmiyor, satırlar akmıyor adeta..
İnsanın en karanlık yanına temas sayılan bu türü içim kaldırmıyor belkide.
Bu eseride nerde gördüm, ne zaman aldım hiç bilmiyorum. Yıllardır kütüphanemde öylece duruyor. Melul melul bana bakıyor sanki. Ya Allah Bismillah diyerek başlamış bulundum.
Fransızların dostumuz olduğu bir zamanda bize saldırı hazırlığında olmalarını devleti ikna edemeyen bir Paşa'nın roman tarzında biyografisi. Roman olunca daha bir çekilir oluyor doğrusu bu tarz konular.
Napolyon'un halkı savaşmadan ele geçirme stratejisine kimileri deha diyecek, kimileri hinlik diyecek. Nasılda onların dilinden, onların inancı yoluyla ele geçiriliyorlar görülesi her durumda da. Tarih her zaman tekerrür ediyor muhtemelen. Bizi kontrol etmek isteyen evvela bizim şeklimize bürünüyor.
Napolyon bütün planını eksiksiz yapmış, kapıya dayanmış. Önünde onun zekasını alt edecek tek Allah'ın kuluda yok görünürde. Ama bu toprakların yiğit evladı tükenir mi hiç. Akka önlerinde asla ciddiye almadığı yaşlı bir adamdan alacak o da sillesini.
Akıcı bir üslup, içine çeken bir romanla severek okudum bütün önyargılarıma rağmen. Tarihten her zaman öğrenecek şeylerimiz olacaktır. Kendimi zorlayarak bu türün üstüne gitmeye heves ettirdi bu eser.
Güzeldi vesselam.
