İranda ki Beyaz devrimi başlatan Şah Pehlevinin arka perdeden CIA tarafından desteklendiği ve Şah ın da Amerikan yanlısı komünizm karşıtı bir politika yürüttüğü görülmektedir.
Yeni kurulan Gizli Servis, Birlik'in mali durumunu ciddi ölçüde tehdit eden enflasyon karşısında, başlangıçta sahte dolar basan kalpazanların peşine düşmüştü.
Lincoln, bir suikast sonucu öldürülmesinden önce katıldığı son Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında nihayet, Amerika Birleşik Devletleri Gizli Servisi adını taşıyan federal bir teşkilatın kuruluşunu gerçekleştirdi.
1953 yılının Ağustos ayında İran'da gerçekleşen darbe de CIA'in gerçekleşmesine yol açtığı olaylar arasında yerini almıştır. Bu darbenin temelinde, "millileştirme" meselesi vardı. Aslında bu kelime ve kavram, komünizme karşı yararlı bir araç teşkil eden "milliyetçilik" kavramı ile uyum içerisinde görünüyordu; buna
Dünyanın, Avrupa dışında kalan ve beyazların yaşamadığı yerlerinde ise CIA - unutulmamalı ki, Beyaz Saray'ın yönlendirmesi ile - daha acımasız faaliyetler sergilemiştir. Bunun bir nedeni de söz konusu yerlerde eline daha fazla fırsat geçmesi idi. Moskova, teorik olarak ırkçılığa karşı olan komünizmin, buna rağmen kendine özgü bir milliyetçilik ortaya koyması nedeni ile, dünyanın sözü edilen yerlerinde yaşayan insanları korumak için nükleer güce ya da konvansiyonel askeri güce başvuracak gibi görünmü yordu. CIA'in söz konusu bu "Üçüncü Dünya" ülkelerinde daha kirli hilelere başvurmasının bir diğer nedeni de ABD'nin insan haklarını coşkulu şekilde savunmasına rağmen, aslında kendisini daha eski dönemlerin emperyal güçlerine ait önyargılardan tamamen sıyıramamış olması idi. Aslında, CIA'in Üçüncü Dünya ülkelerine olan müdahaleleri her zaman da Avrupa'ya olan müdahalelerinden daha radikal olarak değerlendirilemez. Örneğin Filipinler, gizli operasyonların nispeten daha ılımlı bir uygulama şekli olan isyan bastırma hareketlerine sahne olmuştur. 1909-13 yılları arasında yönetimde bulunmuş olan ABD Başkanı William Taft, Filipinlilerin demokratik kararlar alabilecek ve özerk bir yapıya sahip olabilecek düzeyde bir eğitime sahip duruma geldiklerine güven duyulabilene dek, bir sömürge yönetimine tabi olmaları şeklinde bir politika belirlemişti.