Çığlık, benim Ferit Edgü ile tanışma kitabımdır. Ve bana kalırsa, bir tanışma kitabı olarak iyi bir tercih değildir. Yazarın okuyan herkes tarafından çok çok beğenilen başkaca kitapları mevcuttur. Özellikle Hakkari’de Bir Mevsim (yahut eski basılarındaki ismiyle ‘O’) kitabının bu kitaptan önce okunması, hem daha önemli bir yapıt olması hem de Çığlık’taki öykülerden birindeki Süryani sahaf göndermesi sebebiyle yerinde olacaktır.
***
Bu kitaptaki öykülerin, hafızamda kalıcı bir yer edindiğini zannetmiyorum. Ama yine de bu kitabı okuduğuma memnunum. Bu da aslında kitaptan ziyade yazarına olan ilgimdendir. Hani bazı adamlar ve kadınlar vardır, hiç tanımazsınız ama bilirsiniz işte, o kadında, o adamda enteresan bir şeyler vardır. Ferit Edgü benim için bu kategorinin bir ferdidir. Bunun başlıca nedeninin Tezer Özlü ile hukuku olduğunu sanıyorum. Öyle veya böyle, ben Ferit Edgü’yü zaten tanışmadan uzun süre evvel sevmeye başlamıştım.
***
Öykülerle ilgili kafamı kurcalayan yegane mesele, bu hikayelerin otobiyografik bir karakter içerip içermediğiydi. Zira oldukça canlı bir tasvirle anlatılan kör bir baba, ‘büyük usta’ olarak anılan bir ressamla münasebet, çevirmenlik işiyle ilgili anılar; bana acaba parça parça Ferit Edgü’nün yaşamını mı okuyorum sorusunu sordurdu. Kitabın sonunda bu sorum olabilecek en net biçimde yanıtlandı. Hem de öykü öykü, tek tek.
***
Ben bu kitabı sevdim. Fakat dediğim gibi, benim Ferit Edgü’yü seveceğime dair kararım, yıllar öncesine dayanır. Velhasıl, ne kadar objektif olduğuma dair kararı size bırakıyorum.
***
Sevgiler efendim ^^