Bu kitabı okumaya , bir dağın tepesinde ki kayanın üzerine otururken , kuş cıvıltıları ve koyun seslerinin arasında rüzgar hafif hafif eserken başlamıştım . Kitaptan bir kaç sayfa okuduktan sonra anladım ki sanki tüm kitap böylesine bir yerde geçiyordu , bu tesadüf kitapla aramda unutulmayacak bir anı bıraktı . Kitapta sürekli arayışta olan huzuru , sonsuz mutluluğu doğruyu, bilgiyi ,bilgeliği arayan bunun için kendine eziyet eden kendiyle savaşan , bir dolu hatalar yapan , farkında olmadan tüm dünyayı küçümseyen , kendinden başkasını üstün görmeyen kendinden başkasını sevmeyen adamın , bilgeliğe ve ermişliğe giden yolda öğrendiği şeyi okuyorsunuz . O da dünyayı birlik bütünlük içinde sayıp , zaman kavramını yok edip , var olan her şeyi sevmek . Çünkü insan hem günahkardır , hem ermiş . Hiç bir zaman sadece biri olamaz .Sonunda görüyorsunuz ki kendinden başka kimseyi sevmeyen bir adamın sonrasında bir taşı bile neden ve nasıl sevdiğini,o Nirvana’ya , ulaştıran tatlı tebessümünü , gülümsemesini .