Gökkuşağı vuran kıyılar sulara iniyor
Yelken açmış gemiler çayırlarda yüzüyor
En saf kızlar
Çırılçıplak koşuyor erkeklerin gözünde
Ve çitin ötesinden alçakgönüllülük
Çocuklar, diye bağırıyor, bundan güzel dünya yok!
Çalıyor dünyanın en doğru anı!
Uzanmış yatıyor şimdi yanık savaş giysileriyle,
Sessiz saçlarında artık esmeyen bir meltem,
Sol kulağında unutulmanın ince bir dalı
Kuşların birden uçup gittiği bahçeye benziyor
Karanlıkta susturulan bir türküye benziyor
Kirpikleri tam "Hoşça kalın, çocuklar" derken
Ve şaşkınlığın taşa dönüştüğü anda duran
Bir meleğin saatine benziyor...
Uzanmış yatıyor yanık savaş giysileriyle.
Kara yüzyıllar çevresinde
Uluyor korkunç sessizliğe köpeklerin iskeletleriyle
Ve yeniden taş güvercinlere dönüşen saatler
Kulak kesilmiş dinliyorlar;
Oysa gülüşler kavrulmuş, oysa toprak sağırlaşmıştı,
Oysa hiç kimse duymamıştı onun son çığlığını
Ve onun son çığlığıyla tüm evren boşalmıştı.
Yalnız sol kulağının boşluğunda ince kum tanecikleri,
deniz kabuklarında görülen. Demek ki sık sık deniz
kıyısında yürümüş tek başına, aşkın acısı ve
rüzgârın uğultusuyla.