Bir Türk Karmen'i niye olmasın diyerek yola çıkmış yazar.
Bizet ünlü operası Carmen'in başta başarısız oluşuna üzülüp genç yaşta öldüğünde, belki de genç hayalperest aşık İrfan'dan çok yaşamıştır.
İrfan bir Bizet olma hayaliyle Çingenelerden kendi besteleyecegi operalarina aryalarina öğeler, melodiler toplarken kâh bu kâh öteki Çingene kızına tutuluyor, istikbalini ve kabiliyetini Çingene eğlencelerinde harcayıp, en sonunda katil ve sefil olarak kimbilir nerde ölüyor, fakat unutulmaz bir Çingene aşığı ve evliyası olarak adı kalıyor.
Binlerce yıllık bir serüven, onlarca milletin dil ve kültürlerinin bir harmanı, kaderi insanlığın kaderi olacak yetmisikibuçugun buçugu bir millet, bu dramatik hikaye içinde tanıtılıyor, örneklerle hikayeye yediriliyor, bir yandan da İstanbulun dönemsel yerleşimine ve hayatına dair bir kesit sunuluyor.
Daha çok İrfanın günlüğünden oluşan kitapta, aslında bir batılı gibi günlük tutma alışkanlığına sahip oluşu ve o dönemdeki batı müziği üretmeye aşkı beni şaşırttı.
Tabii ki aşk müziği, müzik Çingeneyi, Çingene belayı çeker ve bunlarsız bir dünya düşünülemez.