Pearl Sydenstricker Buck henüz üç aylıkken getirildi Çin’e. Babası misyonerdi.Kırk yıl Çin’de yaşadı, anadilini Çince gördü, Çin şarkıları mırıldandı,Çin’de yazarlığa başladı ve o topraklardan beslendi. Artan yabancı düşmanlığı nedeniyle ailesinin memleketine gitmeye karar verdi: Amerika’ya. Orada ise başka bir hayat bekliyordu onu: 1932’de Pulitzer,1938’de Nobel ödülleri. Ardından çocuk evlat edinme hareketleri gibi sorumluk aldığı uzun bir yolculuk.
.
Bu ilham verici kadını önce düşman belleyen yazar Anchee Min,Amerika’ya geldiğinde bir aydınlanma yaşadı. Ona aşılanan çoğu şey yalandı. Düşman gösterilen Buck gibi..Ve Pearl Buck’ın hayatından yola çıkarak bu kitabı yazmaya başladı.
.
Kurgusal bir biyografi olduğu kadar Çin’in tarihi hakkında da kesitler sunuyor Çin’in İncisi. 1890ların sonundan 1970lere dek.. Misyonerlik hareketleri, komünizm, yaşanan yabancı düşmanlığı,din karşıtlığı,açlık..Arka planda hep devam eden, derinleşen bir kültür birikimi.. Ve Pearl ile Söğüt’ün sıcacık dostluğu..
.
Anchee Min’in kadınların gücüne yaptığı vurgu da bahsedilmeden geçilmemeli..
.
“Çin dünyası keşfedilmek için adeta yakarıyor.Tıpkı bir zamanlar Amerika’nın olduğu gibi,bereketli ve vaat dolu.” Bu cümle aslında, hala ‘uzak’ olarak nitelendirilen tüm kültürler için geçerli~
