Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cinselliğin Tarihi

Michel Foucault

En Yeni Cinselliğin Tarihi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Cinselliğin Tarihi sözleri ve alıntılarını, en yeni Cinselliğin Tarihi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evlilik bağı tertibatı izin verilenle yasaklananı, öğütlenenle kuraldışı olanı tanımlayan bir kurallar sistemi çevresinde yapılanır; cinsellik tertibatı ise hareketli, çokbiçimli ve konjonktürel iktidar tekniklerine göre işler. Evlilik bağı tertibatının temel amaçları arasında bağıntılar oyununu yeniden üretmek ve onları yönlendiren yasayı ayakta
Kadın bedeninin histerikleştirilmesi:
Bu, üç yönlü bir süreçtir: Kadın bedeni, bütünüyle cinsellikle dolup taşan bir beden olarak çözümlenmiştir (yani nitelenmiş ve safdışı bırakılmıştır); bu beden, kendisine içkin patolojinin etkisiyle tıbbi uygulanımlar alanıyla bütünleştirilmiştir, ve (düzenli doğurganlığını sağlamak zorunda olduğu) toplumsal bünye, (esas ve işlevsel öğesi olmak zorunda kaldığı) aile düzlemi ve (ürettiği ve biyolojik-ahlâksal bir sorumluluk çerçevesinde eğini boyunca güvence vermek zorunda olduğu) çocukların yaşamıyla organik bir iletişime sokulmuştur: Ana (ve onun negatif görüntüsü olan "asabi kadın") bu histerikleşmenin en görünür biçimini oluşturur.
Reklam
Söylemin aynı zamanda iktidarın hem aracı hem sonucu olabileceği, ayrıca karşıt bir strateji için engel, tökez, direnme noktası ve çıkış da oluşturabileceği karmaşık ve istikrarsız bir bütünü kabul etmek gerekir. Söylem iktidarı harekete geçirir ve üretir; onu güçlendirir ama aynı zamanda da yıpratır, zayıflatır ve onun silinmesini sağlar. Aynı
Çoğu zaman yeni hazlar düşleme yeteneğine sahip olmadığımız söylenir. Ama en azından başka bir haz ürettik: Hazzın hakikatinden duyulan hazzı, bu gerçeği bilmenin, sergilemenin, keşfetmenin, görerek coşmanın, söyleme gizlice bir sır olarak açmanın, kurnazlıkla bulup çıkarmanın hazzını, hazza ilişkin hakiki söylemin özgül hazzını ortaya çıkardık. Bizim cinselliğe ilişkin bilgimize bağlı bir erotik sanatın en önemli öğelerini, ne tıbbın vaat ettiği sağlıklı bir cinsellik idealinde, ne kusursuz ve gelişmiş bir cinselliğe ilişkin hümanist bir hülyada, ne de özellikle orgazmın lirizminde ya da biyoenerjinin güzel duygularında aramak gerekir (bunlar o bilginin normalleştirici kullanımıdır); bu öğelerin aranılacağı yer, cinselliğe ilişkin hakikat üretimine bağlı hazların çoğalması ve güçlenmesidir. Yazılan ve okunan bilge kitaplar, konsültasyon ve muayeneler, soruları yanıtlama endişesi ve yorumlandığını bilmenin keyfi, kendi kendine ve başkalarına anlatılan bir sürü şey, bir sürü merak, skandal karşısında "hakikat'e ilişkin görevin -biraz da ürkekçe- verdiği destekle açık edilen onca sır, duymasını bilenlere fısıldayabilme hakkı için yüksek bedeller ödenen gizli fantezilerin bollaşması, tek kelimeyle Batı'nın birkaç yüzyıldır bilgece kışkırttığı harikulade "analiz hazzı" (analiz sözcüğünün en geniş anlamıyla); bütün bunlar, itiraf ve cinsellik biliminin adeta gizlice ittiği bir erotik sanatın başıboş gezen parçalarını oluşturur.
Cinselliğin -yani XIX. yüzyılda özgül bir hakikat alanı olarak işlerlik göstermiş olan şeyin- tarihi, öncelikle bir söylemler tarihinin bakış açısından hareketle oluşturulmalıdır.
Kendiliğinden olmadığında ya da dış bir zorunluluk tarafından dayatılmadığında itiraf zorla elde edilir; ruhtan çekilip çıkarılır ve bedenden koparılır. Ortaçağdan beri, işkence bir gölge gibi itirafa eşlik eder ve kaçtığında onu cesaretlendirir. Bunlar, kara yüzlü ikiz kardeşler gibidir. En yumuşak şefkat gibi en kanlı iktidar da günah çıkarmaya gereksinir. Batı'da insan bir itiraf hayvanına dönüşmüştür.
Reklam
...İnsanın sansüre, yani söyleme ve düşünmenin yasaklanmasına temel bir rol yüklemesi için, kendisinin, itirafın bu içe dönük kurnazlığının iyice tuzağına düşmüş olması gerekir; bizim uygarlığımızda, bunca zamandır, bizi, ne olduğumuzu, ne yaptığımızı, neyi anımsayıp neyi unuttuğumuzu, neyi düşünmediğimizi ve neyi düşünmediğimizi sandığımızı söylemek zorunda bırakan o harikulade buyruğu ha bire tekrarlayan tüm seslerin özgürlükten söz ettiklerini zannetmek için, insanın kafasında iktidarı iyice ters bir biçimde canlandırıması gerekir. Bu, aynı anda diğer çalışma biçimleri sermaye birikimini sağlarken, Batı'nın insanların uyruklaşmasını sağlamak için uğruna birçok kuşağı harcadığı dev bir iştir; uyruklaştırma derken, anlatmak istediğim kişilerin hem birer uyruk hem de birer özne olarak oluşturulmasıdır." Düşünün, XIII. yüzyılın başında her Hıristiyana yılda en az bir kez, hiçbirini es geçmeksizin, tüm kabahatlerini itiraf etmesi için verilen buyruk, kim bilir ne korkunç görünmüştür insanların gözüne. Bir de yedi yüzyıl sonra, Sırp direniş hareketine katılmak için dağlara çıkmış partizanı düşünün; şefleri ondan yaşamını yazmasını isterler, gecenin karanlığında karalanmış birkaç zavallı kâğıdı götürdüğündeyse bakmazlar bile ve ona yalnızca "yeniden yaz ve hakikati söyle" derler. Bu denli önem verilen dil yasakları, itirafın yarattığı bin yıllık boyunduruğu unutturmalı mıydı?
...bilim, ısrarlı ve patavatsız, tiksintilerini ilan etme konusunda ağzı laf yapan, yasanın ve kamuoyunun yardımına koşmada ayağına tez, ancak hakikatin gereklilikleri karşısında uysal olmaktan ziyade düzenin güçlerinin kulu kölesi olan bir tıbbi pratiğe bağlandı.
Cinsellik konusunda çeneler kapanır. Yalnızca meşru ve döl veren çiftin borusu öter.
İnsanların, yasak olanla hoşgörülü bir içli dışlılığı vardı.
Reklam
XIX. yüzyılın "burjuva" toplumu, varlığını kuşkusuz günümüzde de sürdüren toplum, çarpıcı ve çatlamış bir sapkınlık toplumudur. Ve bunun ikiyüzlülükle bir ilişkisi yoktur, çünkü hiçbir konu bu denli açık ve bol konuşulmamış, söylemler ve kurumlarca böylesine açıkça üstlenilmemiştir. Toplumun cinselliğe karşı aşırı derecede katı ve genel
Haz ve iktidar birbirini götürmez; biri öbürüne karşı çıkmaz; birbirlerini izler, birbirlerine karışır ve birbirlerini kışkırtırlar; karmaşık ve olgusal uyarma ve kışkırtma mekanizmalarıyla birbirlerine bağlanırlar.
XIX. yüzyılın "burjuva" toplumu, varlığını kuşkusuz günümüzde de sürdüren toplum, çarpıcı ve çatlamış bir sapkınlık toplumudur. Ve bunun ikiyüzlülükle bir ilişkisi yoktur, çünkü hiçbir konu bu denli açık ve bol konuşulmamış, söylemler ve kurumlarca böylesine açıkça üstlenilmemiştir. Toplumun cinselliğe karşı aşırı derecede katı ve genel bir baraj oluşturmak istemesinden dolayı, kendisine rağmen sapkın bir filizlenmeye, cinsel içgüdünün uzun bir patolojisine yol açmış olması da söz konusu değildir. Gerçekte söz konusu olan, toplumun beden ve cinsellik üzerinde uyguladığı iktidar türüdür. Ve bu iktidar ne bir yasa biçimine sahiptir, ne de yasağın yol açtığı sonuçları doğurur. Tersine, bu tür iktidar, tuhaf cinselliklerin çoğaltılması yöntemine başvurur; cinselliğin sınırlarını belirlemez; çeşitli cinsellik biçimlerini, belirsiz sokulma çizgileri aracılığıyla izleyerek sürdürür. Cinselliği dışlamaz; onu, kişileri tikelleştirme kipi olarak bedenlere dahil eder. Başından savmaya çalışmaz, hazla iktidarın birbirini güçlendirdiği sarmallarla cinsellik çeşitlerini kendine çeker; baraj kurmaz; azami doygunluk uzamları oluşturur. Cinsel uyumsuzluğu üretir ve sabitler. Modern toplum sapkındır, ama püritenliğine rağmen, ya da ikiyüzlülüğünün bir tepkisi olarak değil; gerçekten ve doğrudan doğruya sapkındır.
...cinsel uygunsuzluk akıl hastalığına bağlandı; çocukluktan yaşlılığa bir cinsel gelişme normu tanımlandı ve tüm olası sapmalar titizlikle belirlendi; eğitsel denetim ve tıbbi tedaviler düzenlendi; en küçük fanteziler çerçevesinde hem ahlâkçılar hem de özellikle doktorlar iğrençliğe ilişkin şatafatlı söz dağarcığını yeniden harekete geçirdiler. Tüm bunlar, üremeyi merkez alan bir cinsellik yararına onca meyve vermeyen hazzı yok etmek için ortaya atılan yöntemler değil midir? İki ya da üç yüzyıldır cinsellik etrafında kopardığımız bu çılgın kıyamet, birincil bir kaygıya, nüfusu güvence altına almak, işgücünü yeniden üretmek, toplumsal ilişkiler biçimini sürdürmek, kısacası ekonomik olarak yararlı, siyasal olarak muhafazakâr bir cinsellik düzeni kurmakla bağıntılı değil midir?
Unutulmamalıdır ki Hıristiyan öğretisi cinselliği itiraf edilmek için biçilmiş kaftan olarak ele almakla onu hep endişe verici bir bulmaca biçiminde sunmuştur. Cinsellik ısrarla gösterilen değil, her yerde saklanan bir şey, sesini değiştirerek ve kısarak konuştuğundan duyulmaz hale gelme tehlikesini barındıran tuzak-mevcudiyettir. Cinselliğin gizi, ondan söz etme yönündeki kışkırtmaların konumlarını belirleyen temel gerçeklik değildir; bunun nedeni o kışkırtmaların ya cinselliği korumaya çalışmaları ya da bizatihi ondan söz etme biçimiyle, karanlık bir şekilde bu cinselliği sürdürmeleridir. Söz konusu olan, daha çok bu kışkırtmanın mekaniğine dahil olan bir temadır; yani ondan söz etme zorunluluğuna bir biçim verme yöntemi, cinsellik söyleminin anlatılamayacak denli çoğalan düzeni için elzem bir masal. Modern toplumların özgüllüğü cinselliği gölgede kalmaya zorlamaları değil, onu tek, biricik giz olarak öne çıkarma yoluyla, kendilerini sürekli cinsellikten söz etmeye zorlamalarıdır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.