Yazma, gerçekten bir tutkudur. Bence, ondan vazgeçilmesi mümkün değildir. Söyleyecek bir şeyleri olanlar mutlaka kaleme sarılır ve herhalde kendilerini buna mecbur hissederler. Elbette dün gelip geçmiştir ve bu gün yeni şeyler söylemek lazımdır. Anlatılacak hikayeler, fısıldanacak şiirler vardır başkalarına. Babam niçin şiir yazıp bize okuyor? Ağabeyim niçin belkide sevgilisine okumak için kitaplardan seçtiği güzel şiirleri hiç usanmadan defterine kaydedip, onlarla bir antoloji hazırlıyor. Ben de yazabilirim elbette. Okumayı seviyorum. İlkokul yıllarından beri işim gücüm kitaplarla. O kadar çok çizgi romanım vardı ki… Sonra Ömer Seyfettin, Refik Halit, Jul Wern… Tutku, gittikçe ve kendiliğinden artıyordu. Bir yandan defterler karalanmış mısralarla doluyor, bir yandan onların kenarlarına sayısız desenler çiziliyordu. Resim yapmayı da seviyordum. Evde düzenlenen şiir yarışmalarında hemen her zaman birinci olmak hoşuma gidiyordu. Babam, ağabeylerim ve küçük kardeşlerim övgülerini artırdıkça istek ve heyecanım artıyordu. Teşvik, başarının en önemli sebeplerinden biridir sanırım. Eleştirmek, silip atmak pek kolay ama bir şeyler yapmaya çalışanların mutlaka teşvik edilmesi gerek. Belki içimizde buna kavuşmamayıp da yazdığı birbirinden değerli eseri hiç gün yüzüne çıkmamış yüzlerce insan vardır.