Uygarlıklarımız Tükendiğinde

Çivisi Çıkmış Dünya

Amin Maalouf

Çivisi Çıkmış Dünya Gönderileri

Çivisi Çıkmış Dünya kitaplarını, Çivisi Çıkmış Dünya sözleri ve alıntılarını, Çivisi Çıkmış Dünya yazarlarını, Çivisi Çıkmış Dünya yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zamanaşımı, hukukçuların icat ettiği bir kavramdır; halkların belleğinde, zamanaşımı diye bir şey yoktur. Daha doğrusu: Yakasını kurtaran yoksulluktan, gerilemeden, marjinalleştirilmekten kurtulan halklar en sonunda bağışlayabilirler, öte yandan korkularını bütünüyle bir kenara bırakmazlar; yakasını kurtaramayanlarsa, sonsuza dek bunu düşünüp dururlar.
Çocuk kendisini evlat edinen bir anne ile üvey anne arasındaki farkı bilir. Halklar da kurtarıcılar ile işgalciler arasındaki farkı bilir. Yerleşik düşüncenin aksine, Batılı güçlerin yüzyıllık hatası dünyanın geri kalanına kendi değerlerini benimsetmeye çalışmaları değil, tam tersine, egemenlikleri altına aldıkları halklarla olan ilişkilerinde kendi değerlerine göre davranmaktan sürekli olarak kaçınmasıdır. Bu ikircillik ortadan kaldırılmadığı sürece, aynı hatalara düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. Bu değerlerin ilki evrenselliktir, insanlığın bir bütün olduğu düşüncesidir. Farklı farklı öğelerden oluşmasına karşın bir bütün olduğu düşüncesi. Dolayısıyla, ötekilerin o değerleri benimsemeye hazır olmadığı yönündeki daimi bahaneyle temel ilkelerden ödün verilmesi bağışlanamaz. Avrupa için başka, Afrika, Asya ya da İslam âlemi için başka insan hakları yoktur. Yeryüzündeki hiçbir halk kölelik, despotluk, zorbalık, cahillik, karanlıkçılık için ya da kadınların köle olması için yaratılmamıştır. Bu temel gerçeklik ne zaman yadsınsa, insanlığa ihanet edilmiş olur, kendine ihanet edilmiş olur.
Reklam
Kendi adıma, Batı uygarlığının diğer uygarlıklardan daha fazla evrensel değer ürettiğine inanıyorum hâlâ; ama onları başkalarına gerektiği gibi aktarmayı başaramadı. Bugün bütün insanlığın bedelini ödediği bir kusur bu..
Batı kazandı, kendi modelini başkalarına da benimsetti; ama tam da bu zaferi yüzünden, kaybetti..
Doğu'nun büyük uluslarının ekonomik uyanışı, zaman geçtikçe bürokratik sosyalizmin iflas ettiğinin en göz alıcı sonucu olarak görülecek kuşkusuz. İnsanlık serüveni açısından bakıldığında, buna yalnızca sevinilebilinir; Batı açısından bakıldığındaysa, bu sevince korku karışır, çünkü bu yeni sanayi devleri, yalnızca ticari ortaklar olmakla kalmayıp çekinilmesi gereken rakipler, gizil hasımlardır.
Tarih ideologların düşlediği gibi yumuşak başlı ve bilge bir bakire değildir.
Reklam
Şurası bir gerçek ki Berlin Duvarı'nın yıkılışından bu yana, dinle bağlantılı olanlar başta olmak üzere aidiyetlerin iyice şiddetlendiği; farklı insan topluluklarının birlikte yaşamasının her gün biraz daha güçleştiği ve demokrasinin sürekli kimlik pazarlıklarına bağlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İdeolojiden kimliğe kaymanın bütün dünya üstünde feci etkileri oldu, en çok da uzun zaman boyunca azınlıkta kalan ve baskı altında tutulan köktendinciliğin, çoğu toplumda olduğu gibi diyasporada da entelektüel bir ağırlık kazandığı Arap-Müslüman kültür alanında; bu akım, tırmanışı boyunca, şiddetle Batı karşıtı bir çizgi benimsemeye başladı.
bir zamanlar özgürlüğün, dünyanın tamamına yayılmakta olduğuna inanan, şimdiyse ona yer olmayan bir dünyanın biçimlendiğini gören, eli kolu bağlı biçimde fanatizmin, şiddetin, dışlamanın ve umutsuzluğun yükselişine tanık olan bir özgürlük tutkununun; her şeyden önce de, aslında sadece, pusuda bekleyen yok oluşa boyun eğmek istemeyen bir yaşam âşığının endişeleri benimkiler
kısacası hepimiz aynı dayanıksız sala binmişiz, hep birlikte suya gömülmek üzereyiz. gelgelelim, yükselen denizi hiç dert etmeden birbirimize sövüp saymayı, kavga etmeyi sürdürüyoruz.
Reklam
"Zaman müttefikimiz değil bizim, yargıcımız. "
"Pusulasız bir halde girdik yeni yüzyıla."
İslam âlemindeki pek çok lider, Türkiye örneğine öykünmeyi düşledi. Afganistan'da, 26 yaşındaki gencecik kral Emanullah 1919'da tahta geçti ve Atatürk'ün izinden gitmek istedi. Ordusunu işgalci İngiliz birlikleri üstüne sürdü ve ülkesinin bağımsızlığının tanınmasını sağladı. Bu şekilde kazandığı saygınlıktan güç alıp iddialı reformlara girişti, çokeşliliği ve peçeyi yasakladı, erkek ve kız çocuklar için modern okullar açtı, özgür basının ortaya çıkmasını destekledi. Bu deneyim on yıl sürdü, 1929'da Emanullah kendisini dinsizlikle suçlayan gelenekçi liderlerin komplosuyla tahttan indirildi. 1960'ta Zürih'te, sürgünde öldü. İran'da Rıza Şah'ın girişimiyse daha uzun süreli oldu. Atatürk'e hayran bir kişi ve tıpkı onun gibi subay olan Rıza Şah kendi ülkesinde aynı modernleştirici deneyimi gerçekleştirmek istiyordu; ama en sonunda gerçek bir kopma sağlamayı başaramayıp Avrupa tarzı bir cumhuriyet yerine yeni bir hanedanı, Pehlevi hanedanını kurmayı yeğledi ve bir bağımsızlık çizgisi izlemek yerine güçler arası çelişkilerden yararlanmaya çalıştı. Kuşkusuz model aldığı kişiyle aynı yeteneklere sahip değildi, ama hakkını da yememek için şunu da belirtmekte yarar var, petrolün bulunmasından sonra Batılı güçlerin İran'ı kendi haline bırakması pek de olası değildi. Hanedan, iktidarı korumak için İngilizlerle, ardından da Amerikalılarla, yani İran halkının refah ve onurunun düşmanı olarak gördüğü ülkelerle ittifak yaptı. Atatürk örneğinin tersi bir örnek bu.
Geçmişte yapılan hataları anımsamak, aynı hataların yeniden yapılmasını engelleyebilmek açısından önemlidir.
Sayfa 167Kitabı okudu
Bir köyde ciddi bir olay meydana geldiğinde, dünyanın geri kalanında bunun duyulması genellikle haftalar alıyordu, bu da olayın yankılarının kısıtlı olmasına yol açıyordu. Bugünse tersi geçerli. Öğle saatlerinde yapılan yersiz bir açıklama, hemen o akşam, açıklamanın yapıldığı yerden on bin kilometre uzakta cinayetlere yol açabiliyor. Düşmanlıkları, genelde, kasıtlı ya da bir yanlış anlamanın sonucu olarak yayılan asılsız bir söylenti tetikliyor, insanlar gerçeği öğrendiğindeyse iş işten geçmiş oluyor, sokaklar cesetlerle doluyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.