Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

C’nin Hazırlanmış Hayatı

Sadık Yalsızuçanlar

C’nin Hazırlanmış Hayatı Sözleri ve Alıntıları

C’nin Hazırlanmış Hayatı sözleri ve alıntılarını, C’nin Hazırlanmış Hayatı kitap alıntılarını, C’nin Hazırlanmış Hayatı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ahde vefa keyfiyeti yazıldığı zaman kadınların adına sıra gelince kalem kırılmıştır.. Cami
Reklam
Hareke
Harfler, İbn Arabi'ye en çok harekeleriyle gizemli görünmüştü. O'na doğru hareketlenen harf, sırların taşıyıcısı olarak kendi gerçekliğiyle bilinebilirdi. O halde bilinmeyen bir şey, ancak kendi hakikatiyle, kendi hakikatinin bilinmesiyle bilinen bir şey olurdu. Nokta harfin yüzüydü. Marifet feleği döndüğü zaman üstten noktalı harfler, eylem feleği döndüğündeyse alttan noktalı harfler dogardı. Sessiz harfler harekelenince seslenirdi. Harekesi olmayan harfin okunmasındaki güçlük, hareke'nin sarsıntı anlamı içermesinden de anlaşılabilirdi. Harfler sarsıldığında dağılır, parçalanır ve sınır durumlarını anlatmada daha işlevsel hale gelirdi. Hareke yola koyulmaydı bir bakıma. Canlılık ve coşkunluktu. Deprenme, kımıldanmaydı. Hareket can belirtisiydi. Harf harekelenince özneler üretebiliyordu.
Kule Sahibi, yoksul birini, yükseldikçe pahası artan armağanların bulunduğu kuleye çıkarıyordu. Her katta bağışını alan adam gözünü bir üsttekine dikiyor, aldığını unutuyordu. En üst katta en büyük armağan bekliyordu. Kule yetmiş katlıydı. Nihayet son katta durdular. 'Buraya kadar' dedi Kule sahibi. Hırsı kabarmıştı Yoksul Adam'ın. Aldıklarını iterek elinin tersiyle, 'neden' diye çıkıştı, 'daha yüksek değil kulen"...
Reklam
A bir idi, yalnızdı ve yalnızlık sözcüğü yoktu henüz. Harfsiz, hecesiz, kelimesiz idi A. A'yı hiçbir sözcük öbeği anlatamazdı. A ile kendinden sonra ve gayr olan B yeniden A'yı zahiren birİeştiren bir giysi olarak aba, yoksul giyeceği oldu. Yoksulların harflerle başı dertteydi. A'nın b ve dile yanyana görünümü abdal idi. Abdallar aba giyer ankebut gibi örerlerdi evlerini. Büyük İskender'in bulmak için bir ömür harcadığı ab-ı hayat, A ile hayy olan ve susamışlara sunulan bir içki olarak ne suya ne bilgiye işaret ediyordu. A ile güzel h'yi ah eylediğim salınarak yürüyen boyun içindir şiirine yakıştırdılar. Oysa güzel h diye bir harf yoktu aslında. Güzel h çirkin h ile aynı batından gelme iki mevhum kardeş idiler.
(...) Bir daha bir daha... Kapılar yeni kapılara açı lıyor. Açıldıkça çoğalıyor. Nihayet şehrin ruhunun derinliklerine doğru açılan kapılardan geçe geçe ruhun olmadığı, sadece taştan, betondan ve demirden çatılmış bir yere geliyorum. Çelik bir kapı yükseliyor karşımda. Onu ancak adamın verdiği anahtarı kullanarak açabiliyorum. Son kapı da açılınca bir ayna beliriyor. Bakıyor seni görüyorum. Sen bakıyor beni görüyorsun. Birbirimizin aynasıyız diyorum. Niçin bu kapılar diye soruyorum. Neden saklanıyoruz? Niçin kapıyor, açmıyoruz onları?
Çöple dolu iki çöp tenekesi vardı. Bir derviş geldi,ikisini de kendi çöp tenekesine boşaltttı, çekip gitti.
Reklam
Bir dem gelir söyleyemez Bir sözü şerh eyleyemez Bir dem dilinden dürr döker Dertlilere derman olur
NOKTASIZ D Sayısal değeri yedidir. Doğasından yapılan harflere benzemez, Sözler alemine son saati haber vermek üzere indirilmiştir. Asıl adı Çorak Ülke'dir, onu T.S.Ellot olarak biliriz, Yuklerinden Ezra Pound sayesinde kurtulmuştur. Le Catecnisme Positiviste ile Les deux Sources de la Morale et la Religuon, Four Ouartets'le birlikte okunmalıdır, Aksi halde körluğe yol açar.
Arkadaşıyla köprüye geldiler. Eyüb'e gitmek için kayığa binmekten başka çareleri yoktu. Korkuyordu arkadaşı. 'Haliçte yaklaşık kaç kayık var? diye sordu. 'Bine yakındır' dedi Arkadaşı. 'Peki' dedi, 'yılda kaç kayık batıyor? 'Bir veya iki tane' dedi Arkadaşı, 'bazen hiç kaza olmaz' “Sene' dedi, 'kaç gündür?” 'Üçyüzaltmışbeş' dedi Arkadaşı, 'Üçyüzaltmışbeşbinde bir ihtimal sana korku veriyor” dedi. Arkadaşı sustu. 'Kaç yaşındasın?" diye sordu. 'Altmış' dedi Arkadaşı. 'Daha ne kadar yaşayabileceğini sanıyorsun?” diye sordu. “Bilmem' dedi Arkadaşı. 'Ne kadar olsun istersin?” diye sordu. “On yıldan fazla olsun isterim' dedi Arkadaşı. 'Üçyüzaltmışbeşgünde üçyüzaltmışbeş kez ecelin kapını çalma ihtimali var” dedi.
Sabah sekizotuzda evden çıkıyor, işe gidiyor. Öğleyin onikide yemekhaneye iniyor, birbuçukta işe dönüyor. Akşam beşbuçukta işten çıkıp eve geliyor. Yemek yiyor, televizyon seyrediyor dişlerini fırçalayıp uyuyor. Sabah uyanıyor, elini yüzünü yıkayıp kahvaltı ediyor, sekizotuzda evden çıkıp işe gidiyor. Öğleyin onikide yemeğe gidip birbuçukta iş başı yapıyor. Akşam işten çıkıp durağa geliyor, otobüse binip durakta iniyor, eve geliyor. Yemek yiyor, televizyon seyrediyor, dişlerini fırçalayıp uyuyor. Sabah tekrar uyanıyor, evden çıkıyor, kendisinden bir daha haber alınamıyor. Annesi, kendisinden zaten bir haber alamazdık diyor. Karısı, bize ne zaman geleceğini haber vermezdi diyor. Müdürü, gelip giderken neyle geldiğini bilmezdik diyor. Mesai arkadaşları ne iş yaptığını bilmiyorduk diyor. Çocuğu, nereden ne zaman hangi nedenle çrkıp nereye niçin gittiğini hangi vakit nereden nasıl çıktığını ne ile nereye hangi amaçla döndüğünü bilmediğini söylerdi diyor.