Geçen sene ekmek almak için girdiğim bir süpermarkette kızım olmadan asla ve bu kitabi yanyana görmüş, elim kızım olmadan aslaya gitmiş ve almıstim. Ardından bu kitabı uzun zaman sonra edinerek okudum. Okumasam olurmuş.
Çünkü,
Kızım olmadan aslayı severek ve heyecanla hatta ve hatta bayram ziyaretleri boyunca okumuştum. Ardından filmini de izlemis lakin kitapta bulduğum duygu yoğunluğuna erişememiştim. Yasadıklarının zor bir durum olduğunu kabul etmekle birlikte bu devam kitabının ticari kaygi ve bu süreçte verilen hukuk savaşının reklamı olduğunu düşünüyorum. Sanılanın aksine babaları, islam dünyasını veya iran'ı açık hedef haline getiren bir kitap değil. Eşleri tarafından çocukları kaçırılan babalarında, iki tarafın Amerikalı veya bir tarafın Amerikalı diğerinin Fransız olduğu hikayeler var. Ama Amerikan okuduğunda kendi çapında haklı, iranlilara göre onlar zaten "hep" haklı. Kendi kültürünün tezat kültürüyle evlenmiş bu çilgın ebeveyn hikayeleri aslında örnek teşkil ediyor. Gerçekten zor bir durum olmakla birlikte en önemli önlemse "galiba" o toplara hiç girmemek. Kitabin sonlarına doğru gerçekten çok sıkıldım. Mehtap ve betty'in amerikaya ulaştıktan sonraki özel yasamlarına daha cok yer verilmeliydi. Filmin galasının nerde yapıldığı, galaya gidilen lumuzinin tipi veyahut yayinci-yapimcilarla yapilan görüşmelerin raporları beni ilgilendirmiyor çünkü. Mehtabin babasina karsi dilindeki değil kalbindeki duyguları öğrenmek isterdim. Sonuçta mudi onları zorla İranda tutmuş olduğu gerçekse, betty'ninde mehtabı mudi'den kaçırdığı bir gerçek. Böyle çözümsüz, kısır döngü bir olay. Aman be uluslararasını geçtim, hic evlenmeyin bence....