Bu eser yüzeysel ve nesnel değerler perspektifinden bakılınca bir şiir kitabı gözükse dahi, giz ve imlerle örtülü otobiyografik bir roman olma vasfına da sahip... Duygudurum bozukluğu yaşayan ve hatta hayatına bir fırının içine kafasını sokmak suretiyle son veren bir müntehirin, çocukluğundan beri içinde taşıdığı birtakım kırılmalar, usanıșlar ve ruhsal sıkıșmalar; tükenmekte olan iradesinin son çırpınışlarıyla kımıldattığı kalemin kağıtta bıraktığı izler marifetiyle şiir biçimini almış...
Şiirlerin genelinde kaotik bir dil ve anlam, fakat kuvvetli ve sanatlı bir ifade gücü var. Özgün imgeler bulmuş ve oldukça yaratıcı benzetmeler yapmış... Türk edebiyatımızda önemli bir yer tutan, tatlı dizeler șairiçemiz Nilgün Marmara ile benzer bir yaşayış ve sanat öyküsüne sahiptir. (Fakat Nilgün Marmara'nın Sylvia Plath ile mukayese edince daha lirik ve daha güzel şiirleri olduğunu söyleyebilirim.) Estetik açıdan "Suyu Geçiş" benim hoşuma gitti hakçası. Sylvia'nın bir de filmi olduğunu duydum. Yani onun yaşam öyküsünü anlatan bir film. Onu da izlemeyi düşünüyorum. Bu kaotik şiirleri yazıp ölümünden seneler sonra, ülkesinden kilometrelerce uzaktaki bana dahi okutan ve kafamda biçimleri buluta benzeyen karanlık iletiler oluşturan kadının, nasıl bir yaşam sürdüğünü sinemanın gücüyle daha iyi hissedebilirim belki. Tavsiyeyle...