"Öyle... Senin yapman gereken tek şey arabadan çıkıp kaputa yaslanmak. Eğer sana bakarsam gülümse ve izlediğin porno filmleri düşün."
Gwen'in nefesi kesildi. "Ben hiç..."
Neil bir bakışla onun inkâr cümlesini yarıda kesti. "Geçen bir yıldır konuşmalarınızı kimin dinlediğini hatırlatmamı ister misin?"
"Bu hiç adil değil! Sadece bir kere, o filmlerde hiç çekici erkek göremediğimi söylemiştim." Ve bu konuşmayı, Eliza'nın düğün arifesinde, kafası oldukça iyiyken yapmıştı.
Neil onun yalanlamasının bitmesini bekledi. "Dediğim gibi o filmlerdeki kadınları düşün ve kamera için oyna..."
"Hakkımda bilmediğin bir şey var mı?"
Bakışları onun göğüslerine kaydı, sonra tekrar gözlerine çıktı.
Gwen bütün vücudunun yandığını hissetti.
"Bayağı şey var."
Neil hafifçe gülümseyip tekrar gökyüzüne baktı.
"Hiç canlı bir gösteri izlemedim. Bir rock konseri dışında..."
"Gerçekten mi? Neden?"
"Gitmek hiç aklıma gelmedi."
Konuşurken Gwen kafasını onun omzuna yasladı. "Sanırım içinde büyüdüğüm zenginlik bana hayatta pek çok şeyi görme fırsatı verdi. Ama bir şey var, biliyor musun?"
"Ne?"
"Böyle bir şeyi, parlak bir ışık altındaki elmaslar gibi parlayan yıldızlarla dolu berrak bir gökyüzünü hiç görmemiştim."
"Hayattaki en güzel şeyler bedavadır."
Doğru...