Bir devlet düşünün, savaşa 2,5 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle giriyor, savaşı kaybediyor ve 770 bin kilometrekarelik bölümünü, yani yaklaşık dörtte birini kurtarabiliyor ve 'Vatanımı kurtardım' diye zafer çığlıkları atıyor. Peki geriye kalan dörtte üçlük toprak 'gavur toprağı' mıydı ki, elden gittiğine bunca sevindin?
Halbuki başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Cumhuriyeti kuran kadronun tamamı bu sözde 'gavur toprakları' nda dünyaya gözlerini açtılar, alın teri, göz nuru döktüler, okuyup yetiştiler, görev yaptılar, dağlarında türkülerini söylediler, derelerinden kana kana su içtiler ve en önemlisi de uğrunda yıllar boyu 'düşmanlarla' savaştılar.
Lakin işgal edilen toprakların geri alınması için parmaklarını dahi kımıldatmadıkları gibi Misak-ı Milli'nin ilk maddesinde zikri geçen Mondros Mütarekesi sınırlarının 'içinde ve dışında' kalan Osmanlı-İslam çoğunluğunun hukukunu korumaktan da vazgeçtiler;hatta metinden 'dışında' kelimesini Cumhuriyet devrinde gizlice çıkararak sadece 'içinde' yi bıraktılar, böylece Milli Yemin'i dahi tahrif ettiler, değiştirdiler.