Turgut Özakman'ın Diriliş ile başlayan bu serisinde sevdiğim şey anlattıklarını dipnotlar, açıklamalar, kaynaklarla desteklemesi, bunları yaparken de anlatıma süs ve coşku katması. Üstelik bunlar rahatsız edici de değil. Aksine kendi içinde ikileme olan bu kitapta Lord Curzon'a verip veriştirirken içimden 'oh olsun' gibi düşünceler geçerken Mustafa Kemal'in Anadolu gezilerinde ki coşkun halkı anlatırken de ben de içimde o coşkuyu duyuyorum.
Lozan'ın sonu malûm. Tüm bunları bilmeme rağmen ele alınan her konuda öyle heyecanlandım ki. Cumhuriyet değil de Lozan kitabın öne çıkan konusu olmuş gibi hissettim. Tabi Mustafa Kemal'in içerdeki düşmanla akıl ve zekâ ile başa çıkması da diğer bir keyif verici nokta.
İçerisinde hayrete düştüğüm bazı durumlar da vardı. Mesela Halide Edip. Önceden mandacılığı savunup sonra milli mücadele taraftarı olduğunu biliyordum ama çok sık görüş değiştirdiğini bilmiyordum. İhanet edip sonra pişman olan bazı yazarları öğrendim. Ya da Rauf Orbay'ın İsmet İnönü ile karşılaşmamak için Başbakanlığı bıraktığını. Mondros'u imzalayan birinin bu kadar dik başlı olması hayret bir şey :)
Sonuç olarak sıkmadı, yanıltmadı...