Cumhuriyetin Tarihi

Ahmet Cemil Ertunç

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Fakat daha sonra karar değişikliğine gidilerek açılış tarihi 23 Nisan cuma gününe ertelenir. Değişikliğin nedenini Mustafa Kemal Paşa "Heyet-i Temsiliye Reisi" sıfatıyla kolordulara, 61 Fırka Komutanlığına, tüm vilayetlere, müstakil livalara, müdafaa-i hukuk heyet-i merkeziyelerine ve belediye reislerine gönderdiği 21 Nisan 1920 tarihli tamiminde "Cuma gününün kutsallığından yararlanmak" olarak açıklar. Bu toplumda son derece güçlü olan ve milli mücadeleyi başarıya ulaştıran dini duygu, düşüncelerin dikkate alan yaklaşımın gereği olur. Bu aynı zamanda milli mücadeleyi zafere ulaştıran ruhun hangi ruh olduğunu gösteren önemli bir belgedir.
Sayfa 13
1923 yılındaki siyaset-ordu ilişkisini koparmaya/düzenlemeye yönelik girişimlere karşılık, yine de bazı generallerin Mustafa Kemal'e karşı bir tertip içinde olduklarına dair bir kanaat vardır. Mustafa Kemal, bu kimselerin ordudaki güçlerini etkisiz hale getirmek için 19 Aralık 1926'da Meclis'ten bir yasa daha çıkartır. Yasaya göre, siyasetle uğraşmak isteyen subayların ordudaki görevlerinden istifa etmeleri gerekmektedir. Yasanın yürürlüğe girmesiyle, Mustafa Kemal'in isteğine uygun şekilde, bazı generaller Meclis'ten ayrılarak komutanlık görevlerine dönerler. Mustafa Kemal'e muhalefetlerini Meclis içinde sürdürmek isteyenler ise ordudaki görevlerinden istifa ederek, orduyla olan bağlarını koparırlar. Bu, Mustafa Kemal için bulunmaz fırsat sağlar. Çünkü bireysel rakiplerinin orduyla olan bağları kopar ve ordunun rakiplik vasfı kaybolur. Aralarında Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele gibi Milli Mücadele'nin ünlü paşalarının bulunduğu bu muhalif paşalar, Doğu isyanı ve İzmir suikastı gerekçe gösterilerek hepten sindirilir ve Mustafa Kemal hayatta olduğu sürece siyasetten uzak durmak zorunda bırakılırlar.
Sayfa 405 - pınar
Reklam
Basın ve Sansür
Takrir-i Sükün Kanunu, muhalefetin sadece parti kanadını feshetme konusunda işe yaramaz. Hükümeti sürekli kontrol altında tutan ve eleştiren basını da kontrol altında tutmak için bir araç olarak kullanılır. (Takrir-i Sükün Kanunu yürürlüğe girer girmez, 3 Mayıs 1925 tarihinde 1846 sayılı kararnameyle, "Havali-i Sarkiye'de Idare-i Orfiye Mintikasin da Tatbik Edecek Sansar Talimatnamesi" kabul edilerek uygulamaya konur. Talimatnamenin 15. maddesi şöyledir: "Sıkıyönetim bölgesi içinde yayımlanan bütün gazete ve dergiler basımdan önce sansure tabidir". 16. madde de ise "Sıkıyönetim bölgesine dışarıdan ithal olunacak bütün gazete ve dergiler sansürce görüldükten sonra dağıtılır" hükmü yer alır. Kanun kabul edilir edilmez Bakanlar Kurulu kararıyla gazete ve dergi kapatılması sürecine geçilir. İlk önce, Hükümeti sıklıkla eleştiren ve İstanbul'da yayımlanan Tevhid-i Efkar, Son Telgraf, İstiklal, Tok Söz, Orak Çekiç, Aydınlık ve Sebülürreşat isimli gazete ve dergiler kapatılır. Bunu Millet, Resimli Hafta, Pressse de Soir (İstanbul), Yoldaş (Bursa), Sada-yı Hak (Izmir), Doğru Öz (Mersin), Kahkaha (Trabzon), İstikbal (Trabzon), Sayha (Adana) gazetelerinin kapatılması izler. Bunları takiben de Hüseyin Cahid'in (Yalçın) çıkardığı Tanin ve Ahmet Emin'in (Yalman)'ın çıkardığı Vatan kapatılır. Kısa sürede, hükümet aleyhinde bir kelime yazmaya kalkışacak hiçbir gazete kalmaz.
Sayfa 102
Ali Fuat Cebesoy, kendisiyle yapılan bir röportajda şunları söyler. [Ifade bozuklukları metnin aslındadır) "Atatürk'ün icraatı var ya, yenilikleri var ya, şapka giydirdi, kadın haklarını verdi, kanunu medeniyi kabul etti, bu icraatı var yani bu memlekette mühim bunlar, bunlar kolay kolay herkesin yapacağı iş değil. Suikastı mahsus bir terör havası yarattı, bunları yapabilmek için. Böyle hareketleri vardır... Suikast meselesi[nden] evvelden haberdardı... Ani bir sürpriz değil. Ama onu öyle bir sahneye koydu ki mecliste, memlekette, hem bir terör, hem de aman Atatürk'ü muhafaza edelim, ne söylerse yapalım, fikrini hazırladı ve arkasından, bir arkasından, öbürü arkasından, ille bunu yapacaksınız diye, şapkadan başlayarak kanunu medeni vesaire hepsini yaptı. Böyle hareketleri vardır. Şimdi bu hareketleri esas alacak olursak bu adam diktatör, diktatör. Ama esası diktatör değil çünkü başka türlü hareket zaaf vereceği için, yarım bırakacağı için, daha fenalık getireceği için burada bir mizansen sahneye koyardı. O mizansene ekseriye diktatörlük derlerdi. Yani ben öyle derim ki büyü sanatkar ve usta bir aktör
HARF DEVRİMİ
Mikusch, söz konusu gerekçeyi iyice abartır. Ona göre Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın %90'nın okuma-yazma bilememesinin nedeni Arap harflerinin okuma ve yazmasını öğrenmenin çok zor olmasıydı. Hatta 5, 6 yılda öğrenilemiyordu. Halbuki o dönemde okuma yazma oranının Arap alfabesiyle hiç ilgisi olmadığı, bilhassa neredeyse yüzyıldır ardı arkası kesilmeyen savaşların bütün eğitim politikalarını felç ettiği unutulmaktadır. Ayrıca, Arap harflerinden teşkil eden Osmanlıca okuma ve yazmasını öğrenenler çok iyi bilirler ki, profesyonel düzeyde olmamak şartıyla bu öğrenme işi en fazla bir-iki ay içerisinde başarıyla tamamlanmaktadır. Bunun en güzel şahidi bir yaz tatilinde Kur'an okumasını öğrenen çocuklardır.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.