Yazarın, Sevinç Yavuz'un okuduğum 3.kitabı. Diğer kitapları ile özdeşleştiremediğim bir kitap oldu benim için.
Ali Kemal, Çumra'da kaybolan üç Alman arkeoloğun ve Çatalhöyük kazılarının ortak noktasını aramak için yeni emniyet amiri olarak atanıyor. Fakat gün geçtikçe ortaya sadece üç Alman'ın değil, toplamda 15 kişinin kaybolduğu çıkıyor.
Orada vakit geçirdikçe ve vakayı çözmeye çalıştıkça, Musa adlı bir marangoz ile yakınlaşıyor Ali Kemal. Musa her zaman yerinde ve düzgün konuşan, anlının üstünde geçirdiği bir kazadan kalmış bir yara izi bulunan bir adam olarak aktarılıyor.
Açıkçası, herkes bu tür kitaplarda gizemi ve katilin son anda ortaya çıkmasını sever, fakat kitap gerçek bir seri katili anlatıyor ve böyle gerçek hikayelerin bu şekilde kurgulaştırılmaması dönüyordu sürekli okurken beynimde.
Kendi açımdan eksik bulduğum şey ise, Musa'nın düşüncelerinin içine ve hayatına girilmemesiydi. Musa teslim olduktan sonra kendini asıyor ve intihar ediyor, Ali Kemal akabinde istifa ediyor. Musa'nın kurbanlarını gömdüğü evine bir kez, Çumra'dan ayrılırken bir kapanış istediği için gidiyor. Bu şekilde evin halinin de çok fazla bir bilgisine ulaşamıyoruz.
Okurken yazarın diğer kitapları ile karşılaştırdığımdan mı, yoksa benim böyle, gerçek katil, seri katil hikayelerinde zevk alabilmem için keskin tatlara ihtiyacım olduğundan mı bilmiyorum. Kitap çok da akıcı bir şekilde ilerlemedi benim için.