Aradan onlarca yıl geçtiği halde bundan sonra olanları hiç unutmadım. Kalenin içindeki yüzlerce kadın ve yaşlı, umutsuzluk ve korku içinde kayanın kenarına koşup duraksamadan aşağı atlamaya başladılar. Hayatları boyunca bunun talimini yapmış gibiydiler. Anneler çocuklar ve bebeklerini kucaklayarak kayanın ucuna kadar koşuyor, bir an durup, son kez bir nefes alıyor ve çocuklarını kayadan aşağı fırlattıktan sonra kendilerini de boşluğa bırakıyorlardı. Bütün askerler olan biteni görebiliyorlardı. Dehşete kapılmıştık. Kadınlara avazımız çıktığı kadar bağırarak kendilerini aşağıya atmamalarını söyledik. Ancak zavallı anneler kendilerini uzaktan seyretmekte olan eşlerinin önünde onurlarının ayaklar altına alınacağı, çocuklarının şişlenerek öldürüleceği ya da köle olarak alınıp götürüleceği korkusuyla çılgına dönmüşlerdi.