"Dans etmek bir çığlığı susturmak mı?"
...ıstıraba gömülmüş bir şehrin dayanılmaz gerçekliğinden kaçmanın, hele de yoksul düşmüş halk için, tek yolu dans.
Bilmeyenler için söyleyeyim; kitap isminin çağrıştırdığının tam aksi yönde trajik ve gerçekten yaşanmış çok farklı bir konuyu ele alıyor. Bu konu ise bundan yıllar önce kilise baskısının hüküm sürdüğü ortaçağ da Fransa'nın Strasbourg kasabasında yaşanan kıtlık sonucunda orada yaşayan insanların aklını kaçırıp topluca salgın gibi yayılan bir histeri vak'asını konu ediniyor.
Histeri, insanların davranışlarını etkileyen psikonevrotik bir bozulukluk. Burada yaşanan olayda da yaşanan açlık krizinin etkisiyle halk artık sinir krizi geçirerek, dans etme hastalığına yakalanıyor. Ya da başlıkta da belirttiğim gibi içlerinde ki çığlığı bu şekilde susturuyorlar. Bu anlattığım açlık ise düşündüğünüzün ötesinde, insanlar kendi çocuklarını, dışkılarını yedikleri bir ortamdan bahsediyoruz.
Kitabın konusu; bir kadının kendi çocuğunu yemeyerek onu ölüme terk etmesi ve ardından histeri bozukluğu yaşayarak, dans etmeye başlamasıyla birlikte bir virüs salgını gibi kasabanın ona sırayla katılmasını, binlerce kişinin dans etmesiyle kontrol edilemez boyutlara ulaşıyor.
Sıradışı ve gerçek yaşanmış konusuyla birlikte yazarın kurgusunu başarılı bulduğumu söylemeliyim. Herkese de okumasını tavsiye ediyorum.