“Düşünüyorum da birkaç yıl önce Erasmus, Strasbourglular hakkında, ‘Romalıların disiplini, Atinalıların bilgeliği, Spartalıların kanaatkârlılığı’ diye yazmıştı. Lanet olsun, şehre yeni gelseydi, kıçı başı oynayanlar arasında suratı şekilden şekle girerdi.” ”Dans Vebası” salgını her zaman ilgimi çekmiştir, nasıl olur da yüzlerce insan yiyip içmeden, tuvalete gitmeden, dinlenmeden, ayakları parçalanana ve düşüp ölene denk dans edebilir, neden? Dansa Davet, bu inanılmaz salgını ete kemiğe büründüren masalsı bir kitap olmuş. Jean Teule’nin kalemi o kadar güçlü, o kadar esprili, o kadar etkileyici ki kitabı dehşet içinde gülerek ve ağzım açık kalarak okudum. Muazzam bir din ve sistem eleştirisi! Ortaçağın tüm karanlığı, insanların çaresizliği, acısı, yaşanan tüm sefalet o kadar güzel aktarılmış ki, okurken kendimi Strazburg’un pislik akan sokaklarında buldum. Kitaptaki Türk korkusu ve düşmanlığı beni çok güldürdü ki zira amaç da hiç karşılaşılmamış bu güçlü düşmana karşı hissedilenlere güldürmek. Bomba gibi bir başlangıçla başlayıp bomba gibi bir sonuçla bitiyor hikaye. İnsanoğlunun en karanlık çağlarından birinde yaşanmış bu gerçek fenomeni merak ediyorsanız Dansa Davet’i mutlaka okuyun, hatta merak etmiyorsanız da okuyun bence, her daim okunması gerekenlerden.