Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Dansa Davet
Jean TeuleDansa Davet Yorumları ve İncelemeleri
Dansa Davet yorumları ve incelemelerini, Dansa Davet kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Dansa Davet puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Açıkçası okuduğum bölüm ve kapağı bakımından çok dikkatimi çekmişti konu bakımından güzel evet ama yazarın tam anlamıyla konuyu yansıtmadığını düşünüyorum çok beğendiğim bir kitap maalesef olmadı ama şans vermek isteyenler bir bakabilir
Dans etmek bir çığlığı susturmak mı?
Büyük bir sefaletin ve çaresizliğin hikayesi…
İnsanın açlık ve çok büyük bir sefalet sonucunda en son noktada neleri gözden çıkarabileceği çarpıcı bir şekilde aktarılmıştı. Derin bir kurgusu vardı. Fakat sanki olay akışı içinde bir şeyler eksik gibi geldi bana o nedenle kitabın içine tam olarak giremedim açıkçası. Bu durum yazarın anlatış tarzından da kaynaklanabilir.
.
Konusuna gelirsek; kitap, 1518 yılında Strasbourg’da açlık ve sefalet neticesinde baş gösteren ve kitleleri etkisi altına alan dans vebası salgınından bahsediyordu. İnsanların yokluk sonucunda en derin ıstıraplara sürüklendiği zamanlarda aklını yitiren bir kadın en sevdiği varlığı olan çocuğunu insanların yemesinden kurtarmak için nehre atıyor. Ne acı bir seçim… ne büyük bir çaresizlik…
.
Sonrasında kadının öncülük ettiği ve herkese sirayet eden, içinden çıkılamayan bir dans salgını baş gösteriyor. Kitapta kilisenin ve o dönemin yöneticilerinin de dans salgınındaki tutumları da eleştirilmişti. Ayrıca Türklerin istilası ve o korkunun da insanların üzerindeki etkisine de değinilmişti.
.
Etkileyici ve derin bir anlam içeren kitaptı. Yazarın anlatım tarzından dolayı sanırım bazı yerleri anlamakta güçlük çektim ve tam adapte olamadım. Ama konusu itibariyle etkileyici bir kitaptı okumanızı öneririm.
.
“Cehennem burada. Öbür taraftaki beni o kadar korkutmuyor.”
.
“Sevinçler küçücük ama acılar uçsuz bucaksız.”
.
“İnsan önce harekete geçip ancak sonra düşünüyorsa, yemekten sonra hardal servisi yapmış gibi olur.”
Şehri kasıp kavuran kıtlık nedeniyle bebeğini yememek için nehre atan annenin öyküsüyle başlıyor kitap.Anne acıya dayanabilmek için kendini dansa veriyor ve kızını yemenin pişmanlığını yaşayan komşusu da ona katılıyor. Sonra şehirden birçok insan bu dansa katılıyor ve belediye başkanı ile doktorların çözüm aradığı, bütün şehri saran bir çılgınlık oluyor bu dans.Yetmiyormus gibi şehir bir de Türklerin saldırısından korkuyor.Doktorlar ve başkan çözüm ararken sözde din adamları ne yapıyor? Her zamanki gibi sadece kendilerini düşünüyorlar.
*Midesine güvenmeyenlere kitabı tavsiye etmem.
Dans Vebası
Evrensel duygular vardır: Açlık , hastalık, çaresizlik gibi... Kitabın konusunu ve okuyucuya iletilmek istenen ince göndermeleri sevdim. Fakat kitapta sığ kalan bir anlatım var. Severek bitirmedim. Kitaptaki çizimler daha fazla olsaydı gayet başarılı çizimler idi.
" Bir annenin sessiz çığlığı ve onu hayatta kalmaya zorlayan sevgili eşinin umudu." Bu çok özeldi. Okumak için değil anlamak adına okursanız etkili bir kitap.
o zaman dans!
Garip bir hikaye, garip bir yolculuk… Ancak bu yolculuk her okuyucu için rahat ve keyifli olmayabilir diye düşünüyorum. Mide krampları ve suratımdaki tiksinti ifadesiyle bitse de kurtulsam diyerek okuduğum bir eser oldu. Yazarın emeğine, kurgusuna, teknik özelliğine, felsefesine girmek istemiyorum, sadece bana son derece esrik bir kalemle yazılmış gibi geldiğini ifade edeyim. Kurgunun doğasında bu mu olmalı, yani kitap aslında böyle bir anlatımla mı okura geçer bunu düşüneceğim. Sayfalar ilerlerken okura estetik bir zevk sunulsa da bir yandan zorlayacağını ve ciddi rahatsız edeceğini söylemek istiyorum. Velhasıl bu çift taraflı etkiyi kitabın hem övgüye değer bir yanı, hem de eleştirilebilir bir özelliği olarak değerlendirmiş olayım.
Kitapla ilgili yorumları gördüğümde gece gündüz kendimi okumalıyım okumalıyım diye darladığım kitap bu olmamalıydı diye hayal kırıklığına uğradım. Yanlış bir zamanda mı okudum, yanlış hislerle mi okudum hiiiç anlamadım. Umarım size keyifli hissettirir.
Okuduğum distopyaların içinde sadece Saramago’nun “Körlük” romanını sevmiştim. Kafka’nın Dava’sı falan hiç bana göre değil. Nihayet distopyada en az Saramago kadar iyisi geçti elime.
Olay biraz bizdeki Lale Devri. Açlıktan kırılan bir halk ve sefahat içindeki idare.
Bir detay var. Ülkede müthiş bir kuraklık hakim. İnsanlar açlıktan bebeklerini yiyorlar. Veba, kolera kol geziyor fakat ülke halkını bunlar değil bir gün ülkenin zayıflamasını fırsat bilip saldırma ihtimali olan Türkler korkutuyor. Türkler ve yayılmacı fetih politikaları.
Dansa Davet - Jean Teulè
Fransa'nin Strasbourg kasabasında, 1518 yılında; Troffea isminde sarışın kadın köprüye gelip bebeğini sulara atar ve sonrasında eşinin marangoz dükkanına döner. Birden dışarı çıkıp bale yapar gibi dans etmeye başlar. Strasbourg'da açlık ve sefaletin, insanları cinayete sürükleyen bir yokluğun hüküm sürdüğü zamanlarda aklını yitiren bir kadin ve ona kapılan tüm şehir "Dans Vebası" hastalığına yakalanır. Kimisi dans ederken ağır yaralanırken kimisi ölümüne dans eder. Ruhban sınıfının umursamazlığı, açgözlülüğü, doymazlığı sonunda çaresiz kalan bir toplumun bilincini yitirmesini okurken bir zamanlar gerçekten bunun yaşandığını bilmek tüyler ürperticiydi.