Dava kitabının kahramanı K. (İsmi verilmemiş bu yüzden kafka ile özdeşleştirilmiş) bir sabah uyandığında tutuklandığını öğrenir. Başlarda neden tutuklandığını merak etsede sonlara doğru bu merakı kalmaz, çünkü olaylar tam bir saçmalıktır. Dava normal hayatına devam etmesine izin versede tüm odağı davasıdır. Yeri ve zamanı belli olmayan mahkeme günleri ile tüm hayatı dava olmak zorunda kalmıştır. K dışında hiç kimse bu davanın anormalliğinin farkında değildir. Farkına varmamak onları mutlu yaparken farkına varan K. oldukça mutsuzdur. K’yı dava eden toplumdur. Kafka bu eserinde de her zaman alışmış olduğumuz karakter zayıflık, itilmişlik, güçsüzlük, çaresizlik gibi psikolojik durumlar içinde debelenir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki Kafka yaklaşık yüz yıl önce yazdığı eserlerinde inanılmaz bir uzak görüşlülükle bugünün ‘Meta fetişizmi’ karşısında kendine yabancılaşmış, çaresizlik içinde yazgısını kabullenmiş, elden ayaktan kesilmiş insanını yazmıştır. Yani kendini anlamlandırırken bizi de anlatmıştır.Öyle ki insan kendi varoluşunun anlamını aramaya başladığında İçinde bulunduğu dünyanın düzeni ile arasında bir dava başlıyor. Bütün bunların yanında kitapta K’ya açıklamada bulunan bir rahibin anlattığı hikaye anlatıcının bir din adamı seçilmesi ve mekanın bir kilise olmasında yazarın aynı zamanda tanrının yasalarını da anlamaya olan çabasını gösteriyor. Okurken yorucu bir kitap ama değdi mi? Evet