"Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski yeni" diyor ya şair, yeniden o günlere döndük. Ne kızmayı ne sevinmeyi biliyoruz, ne eğlenmeyi ne incinmeyi... Üstünkörü yaşıyoruz, kabaca.
Yaşamımız ne kadar kabalaşıyorsa Türkçe de o kadar kabalaşıyor.
Türkçe konusundaki bozulmanın kirlenmeden, yani Türkçeye giren İngilizce sözcüklerden ibaret olmadığını, düşünmenin de aracı olan dilde ic mantığın yitirildiğini ve asil tehlikenin bu olduğunu anlatacağım diye dilimde tüy bitti. Adamın söyleyecek bir lafı yok. Bir mikrofonun ya da kameranın karşısına oturtulunca kendiliğinden dolmuyor ki o kafalar! İyi konuşan kişinin, "Ağzı laf yapar" diye anlatıldığı toplumumuzda, konuşma becerisi çene kuvvetiyle ölçülüyorsa olacağı budur.