Göreceksin ki, hayatın zevki değişikliktedir. Ama öyle elbise değiştirir kadar basit olanlarında değil, hayatına yeni bir istikamet verecek kadar büyük tenevvülerde*...
*Çeşitlenme, çeşitlilik.
Bu oda yalnız bugün değil, her zaman böyle karanlık... Burada kitaplarımla ben yaşarız ve bize aydınlık getirecek kimsemiz yok... Ben burada yalnızlığı bardak bardak içiyorum.
Mesela masanın kenarındaki ucu kırık mermer tütün tablasını belki yüz defa üstten, alttan, sağdan, soldan tetkik etmiş, elime alarak saatlerce kırık yerdeki ince damarları ve pürüzleri seyretmişimdir. O bana artık kendi sesim kadar bildiktir. Hâlbuki en çok okuduğum bir kitabın en çok okuduğum bir satırı bile bana bazen başka şeyler söyleyebilir. Yalnız onların böyle en mahrem taraflarını bile görebilmek için uzun bir beraberlik lazımdır. Kitaplar yeni tanıdıklarına karşı çok ketum olurlar. Bir kere de onlarla laubali oldunuz mu size malik oldukları her şeyi verirler ve onlar bizim isteyebileceğimiz her şeye fazlasıyla maliktirler.
Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varmayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?
Öyle adamlar vardır ki, haysiyet, şeref gibi kayıtlara aşina olmadıkları hâlde, gurur ve şahsiyetlerine dokunulur, aczleri yüzlerine çarpılırsa kendilerini kaybedecek kadar hiddetlenirler.
" Gidersem istikbalimi kaybedecektim, fakat durursam, aklımı... Yalnız kaldığım günlerde benim yegâne dostum olan aklımı... Her şeyden fazla sevip beğendiğim akılcağızımı..."