Genç kızların hoşuna gitmek için, mânâlı mânâsız bir sürü lakırdı söylemek ve bir saniye sükût etmek lazım geldiğini bildiğim için, alt çeneme hareket emrini verdim:
-Vallahi Nezihe Hanım... Dün gece sabaha kadar, piyanoda çaldığınız nihavent peşrevinin nağmeleri kulağımdan gitmedi. Vakıa piyanoya henüz başladığınızı biliyorum. Fakat, nedir bilmem ki, sizin kendinize göre bir çalışınız var, hususi nağmeler mi ilave ediyorsunuz, ne yapıyorsunuz, musikiden anlamam fakat piyanonuzu unutamayacağım.
“Şimdi mahpusun pencerelerinden Sultanahmet minarelerini görüyorum. Şimdi insanların Allah’tan niçin istimdat ettiklerini niçin en büyük insanların bile, mabetlere koşarak Büyük Kuvvetin önünde diz çöktüklerini anlıyorum.”
Sergüzeşte canım kurban olsun. Para ve kadın sergüzeşti yapmadan yaşayan insanların hayatıyla bir tekir kedinin yaşayışı arasında fark bulmuyorum. Hatta, o tekir kedi, bu mahdut ve basit yaşayan insanlardan daha maceraperesttir. Hiç olmazsa damdan dama atlamasını bilir ve haftada bir iki kere yağlı bir kemik parçasıyla güzel bir Van azmanı bulur, en kuvvetli iştihamlarını tahmin eder. Bir kedinin hayatında bu ne canlı tenevvüdür!* Ey maceraperest olmayanlar, tekir kedilerden ibret alınız!
(*Tenevvü: Çeşitlenme, çeşit çeşit olma.)
Hay gözü kör olası dünya... İnsan daima kaçan şeylerin peşinde koşar; insan daima ele avuca sığmayan zevklerin zebunudur; insan daima verilmeyen şeyi ister?