Devamında Gergedan kitabını okuyacağım. Kitap beni zorladı. Ya kitap kasıntıydı ya da ben kasıldım, bilemiyorum. Her hikaye kadın, kadın diye bağırıyor. Kitabın adının da farklı olmasını dilerdim. Kadınca, fazla kadınca. Yer yer Oğuz Atay üslubu vardı. Bu beni hoşnut etmedi, içerlememe neden oldu. Kelimenin art arda ve arada boşluk bırakılmadan kullanılması olayın içine çekmedi. Aksine, şu an burda neden böyle yapılıyor, "Hey! Burada ne oluyor, biri hemen açıklasın." tavrına itti. Konu itibariyle zorlu, kitabın yükü ağır. Belki de bu sebeple yapılmak istenen her şey gözüme battı. Belki de cinsiyetçilik yapıyorum. Tam olarak bunu yapıp yapmadığımı fark etmek için Gergedan'ı da okuyacağım. Mine Söğüt adında birinden haberdardım. Kim olduğundan da haberdar olduğum bir kişinin Mine Söğüt olduğunu bilmeden haberdarmışım Mine Söğüt'ten. Fazla savunucu geldi her şey için. Hani, bir görüşü savunurken her hareketimle ben bu görüşü savunuyorum demek isteriz ya, öyle işte. Kalıpları aşayım derken yeni bir kalıp oluşturmak. Bu da bizi ön yargıya açık kılıyor. Keşke cümleler daha olağan, daha düz olsaymış. Zorlama durmasaymış. Öfke saçmasaymış. (Öfke yoktur belki de, dediğim gibi kendimle ilgili bir durum da var ortada.) Güçlü kadın imajı verilmek, kadınların neler yaşadığını izah etmek için izahı aşan cümleler olmasaydı.
Yine de cinsiyetçilik üzerine eğilmemi sağladığı için kitaba, yazarına teşekkür ederim.