O birazdan gideceğine inanıyordu. Ben ayrılacağımıza inanıyor gibiydim. Her akşam vedalaşıyorduk. Belki de bu bağlılığımızı buna borçluyduk. Sürekli ayrılıyorsanız asla ayrılamıyorsunuz.
Bir çiçeği dibinde ona hava aldıracak deliği olmayan saksıya diktiğin zaman ister dünyanın en nadide çiçeği, ister en dirayetli çiçeği olsun, soluyor. Benim insana hava aldırabilecek bir aralığım yok. Hiçbir şey tutmuyor toprağımda..
Gülüş anne babadan geçen bir şeydir,annen baban gülüyorsa sende gülersin,onlar gülmüyorsa istediğin kadar içinden gelsin senin yüzüne bir tebessüm layığınca oturamaz
"Ebeler bebekleri doğurttuktan sonra onları kundağa sarar ve annelerinin kollarına bırakırlarmış. Annem, canı çok yandığı için kendi bedenine sarılmış ben doğduğumda. Beni ne yapacağını bilemeyen ebe, halamın kucağına bırakmış. Elindeki ipek mendiliyle dikilip duran, bu tayyörlü, beyaz gömlekli, dantel eldivenli güzeller güzeli kadın, kucağına bir bebek bırakmak için bulunmaz bir vestiyer gibi gelmiş zannımca ebeme. Ben de işte o vestiyerin üzerine bırakılmış ve asla giyilmemiş bir şapka gibi kalakalmışım senelerce. "