Delilleriyle İman Esasları

İdris Tüzün
Cibril hadisi, Cebrâîl (as)'ın insan suretinde gelip Peygamberimiz (sav)'e "İman, İslâm ve ihsan" kelimelerini sorması ve Peygamberimiz (sav)'in verdiği cevaplardan bahseder. Bu hadis, dinimizin en temel üç esasını açıkladığı için ondan başlamamız uygundur. Hz. Ömer (ra) şöyle demiştir: Bir gün biz Resûlüllah (sav)'in yanında bulunduğumuz sı- rada aniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görünmüyor, içimizden de kimse kendisini tanımıyordu. Doğruca Peygamber (sav)'in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve: ... O zat (yine): "Doğru söyledin." dedi. Sonra: "Bana ihsandan haber ver!" dedi. Resûlüllah (sav): "Allah'ı görüyormuş gibi ibâdet etmendir Çünkü her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da, O, seni mutlaka görüyor." buyurdu.
Diye sorar...
Üstad Bediüzzaman:" ... Bir şahsın cesedi, geçici, yalancı bir cennette olsa , kalbi , ruhu cehennemde olsa o şahıs mesud olur mu?"
Reklam
İçinde olduğumuz felaketlerden kurtulmak için, yeni bir iman hamlesine ihtiyaç vardır. Çünkü iman, bünyesinde potansiyel muazzam bir gücü barındırmaktadır. Bu yüzden üstad Bediüzzaman " Hakiki iman elde elden adam, kâinata meydan okuyabilir." der
Aciz insan! Acizliğine kılıf bulacak
Hülasa; insan kendisinden sudur eden bütün iyilikleri, kemålatı kadere (yani Allah'a) nisbet etmeli, bu iyilik ve kemalarla gururlanmamalı, kibirlenmemelidir. Şerler ve günahları ise nef- sine nisbet etmeli, mesul olduğunu idrak ederek Allah'a yönelip tevbe istigfar etmelidir. Halbuki günümüzde kader ve irade-i cüziyenin niçin iman esasları içine girdiğini bilmeyenler, bu hakikatin tam tersi bir durum sergilemekte, iyilik ve kemålatı kendi nefislerine, şer ve günahlan kadere nisbet edebilmektedir.
Fakat insanların çoğu bu hikmet ve güzellikleri anlayamaz. Bu yüzden Azrail (as) ölümde Allah'a bir perde olmuştur. Bununla beraber, hastalıklar da Azräll (as)'a perde yapılmıştır. Ölüm vuku bulduğunda, insanlar bunu hastalıklara verirler ve Allah'a itiraz etmezler. Bu konuda tabiinden Cabir b. Zeyd şöyle demiştir: Ölüm meleği, önceleri hastalık olmaksızın insanların ruhlarını alıyor- du. Bu yüzden insanlar ölüm meleğine sövüp, lanet ettiler. O da, punlari Cenab-ı Hakka şikâyet etti. Allah da hastalıkları ölüm eleğine perde yaptı ve böylece o, unutuldu.”
Reklam
Hulasa ; toplum huzuru ancak , toplumun imanının kuvvetli olmasıyla mümkündür.
Resim