"Dışarıdan, dünyayı sürekli olarak alabildiğine erkeksi bir aşağılama gibi gözüküyordu bu yalnızlık; oysa hüzün ve umutsuzluk nöbetleriyle içten içe kahroluyordum."
"Dışımdaki dünyaya karşı tam bir umursamazlıkla davranıyordum; öyle oluyordu ki, bazen günlerce içime kulak kabartıp orada akan ırmakların sesine kulak vermekten, içimde adeta yeraltından yol alan ırmakların çağıltısını dinlemekten başka bir şey yapmıyordum."
Tuhaf bir içgüdü, eskilerde kalmış çocuk oyunlarını yeniden oynamaya itiyordu beni; adeta küçük bir oğlana dönüşüyor, oyun sırasında henüz bozulmamış, özgür, masum ve güven içinde bir çocuk olup çıkıyordum.
Babamın kutsallığında ilk kez bu anda bir çatlak belirmiş, şimdiye kadar çocuk yaşamımı sırtında taşıyan ve kendi kendisi olabilmek için insanın yıkması gereken temel direklere ilk darbe bu anda inmişti. Herkesin gözünden kaçan böylesi yaşantılar, yazgımızın izleyeceği önemi küçümsenmeyecek asıl doğrultuyu oluşturur. Böylesi bir darbe atlatılır, çatlak görünürde kapanır zamanla, toparlar kendini ve unutulup gider, ama gerçekte hepsinden gizli saklı bir köşede sürdürür yaşamını, kanamaya devam eder.