Ey Abraxas , sana selam olsun !
Emil Sinclair ,dışarısının acımasız koşullarına rağmen evinin sıcaklığında güven içinde yaşamakta olan bir çocuktur ve dışarıdaki zalim ve acımasız dünya ile kendisini ayıran kapının eşiğini geçmek üzeredir. Max Demian ile tanışmasıyla beraber bu eşiği atlayıp, güvenli kabuğundan sıyrılarak içsel derinliklerine doğru yola çıkacaktır.
Kitap en temel noktada, mutlak kötülüğü ve iyiliği tanımlayışımıza odaklanıyor. Bu argümanı kutsal kitaptaki Kabil hissesi üzerinden oldukça başarılı bir şekilde önümüze koyarak ön yargılarımıza sağlam bir tekme indiriyor.
Hesse , Jung ve Nietzsche etkilerini kitabın her yerinde bize hissettiriyor. Özellikle Jung’un bilinçaltı ve arketipler üzerine geliştirdiği tezleri romanın dokusunda kolayca hissetmek mümkün.Ayrıca semavi dinler kadar doğu inanışının da ustaca harmanlanmış bir şekilde, eserde sırıtmadan mükemmel bir şekilde yoğrularak karakterlerin harcına eklendiğini görebiliyorsunuz.
Bu kitabın, metaforlara rağmen ağır bir dili yok kolay okunuyor ama kitabı kapattıktan sonra bile üzerinde uzunca düşünmenize yol açabilecek kadar da derin bir roman aynı zamanda.
Emin olun, Beatrice,Demian,Pistorius ve Sinclair hepsi çok özel unsurlar olarak uzun süre aklınızı meşgul edecek karakterlerdir.Bir roman olarak okuyabileceğiniz gibi bir felsefe yada psikoloji kitabı gibi de düşünebilirsiniz ve inanın bana kişisel gelişim başlığı altında piyasada satılan bir sürü eserden çok daha fazlasını size katacaktır.
Sonuç olarak çok çok fazla beğendim okumadıysanız lütfen okuyunuz. Herman Hesse bence olağanüstü bir kalem.İyi okumalar.