….şirket avukatlarının görevi , usta yöntemlerle şirketlerin parasal kaynaklarını artırmaktı. Birleşik devletlerin o zamanki başkanı Theodore Roosevelt 1905 yılında Harvard üniversitesinde yaptığı konuşmasında , bu konuda şunları söylemiştir : “ hepimiz biliyoruz ki servetlerin toplandığı yerde çalışan avukatların görevi , işverenlerin çıkarına , halk için yapılmış yasaları patronların yararına uygun duruma getirecek olağanüstü planlar yapmaktır , yasaları çarpıtmak zorundadırlar “
Hayatı ilk kez dolaysız, olduğu gibi görüyordum. Üniversite hayatımda edindiğim eğitim ve kültürün yaşanan gerçeklerle hiçbir ilişkisi yoktu. Ak sayfalar üzerinde çok güzel görüntüleri sergilenen hayat ve toplum kuramları öğrenmiştim. Ama şimdi gerçeklerle karşı karşıyaydım.
... İçinde bulunduğunuz gerçek dünyayı tanımıyorsunuz; bu nedenle düşüncelerinizin yaşama şansı yok. Bir tek hüneri var, o da insanların aklını karıştırmak, onları doğru yoldan çıkarmak. Başka hiçbir yararı yoktur düşünce biçiminizin.
“Ben din adamlarıyla konuşurken uyulması gereken kuralları bilmiyorum “diye söze başladı. Bir an alçakgönüllü ve karasız bir biçimde sustu.
“Lütfen devam edin “diye üstelediler . Dr Hammerfield “içten olan doğru duygu ve düşüncelerinizi dinlemek isteriz , bundan da rahatsız olmayız“ dedi.
“Demek siz içtenlikle doğruyu ayırıyorsunuz “ dedi Ernest
"söyleyin haklar yasa ile alınmaz mı?"
Gülümseyerek, "yanlış bir sözcük kullandınız," dedi.
"kuvvetle mi diyecektim?" diye sordum. Başıyla onayladı.
"oysa herkes yasaların bizi hak ettiğimiz şeye ulaştırdığını sanıyor."
Dr Hammerfield in yenilgisi açıkça ortadaydı. Ernest tekrar başladı”metafizik yöntemle düşünenleri safdışı etmenin bir başka yolu daha var . Onların yaptıklarına bir bakın , yaratıkları düş dünyasında dolaşmaktan , gölgelerimi tanrı sanmaktan başka insanlık ne yapmışlardır ? Sadece insanları güldürdüklerini , eğlendirdiklerini kabul edebilirim . Ama insanlık için ele gelir bir iş yapmışlar mıdır ?
Onlar kalbin duygu merkezi olduğu halkında felsefe yaparlarken , bilim adamları bu yaşamsal organın kan dolaşımını sağladığını ortaya koyuyorlardı . Onlar veba be kıtlığın insanlığı yola getirmesi için tanrının bir laneti olduğunu savunurken ; bilim adamları tahıl ambarları , kanalizasyon yapıyorlardı . Bilim adamları cadde ve köprü inşa etmeye çalışırken , onlar kendi kafalarına uygun bir biçimde Tanrı yaratıyorlardı . Bilim adamları Amerika yı keşfederken , kainatı inceleyip yıldızların konumunu saptarken , o ruhani metafizikçi düşünürler dünyayı evrenin merkezi sanıyorlardı . Sözün kısası metafizikçiler insanlık adına hiç ama hiç bir şey yapmamışlardır .Bilimsel çalışmalar karşısında adım adım gerilemişlerdir . Bilimsel gerçekler onların öznel savlarının saçmalığını ortaya koydukça , onlar hemen yeni bilimsel bulgulara ve yöntemlere uygulanacak yani savlar icat etmeye çalışıyorlardı . Üstelik dünyanın sonuna kadar bu işi yapmaya devam edeceklerdir .
“Evet , baylar bir metafizikçinin bir “ büyücüden “ farkı yoktur . Balina yağı ile beslenen ve kürklü bir tanrı yaratan bir Eskimo ile metafizikçi arasındaki fark ; Eskimo nun bir kaç bin yıllın bilimsel olaylarına tanık olmasıdır “…
"Yanlış üstüne yanlış!" diye haykırdı. "Hayatımda hiçbir zaman bu kadar kısa bir sürede bunca yalanı bir arada duymadım. Size şunu söyleyeyim delikanlı, burada yeni hiçbir şey söylemediniz. Bütün bunları, siz daha doğmadan, üniversitede öğrenmiştim ben.
"Söyleyin, haklar yasa ile alınmaz mı?"
Gülümseyerek, "Yanlış bir kelime kullandınız," dedi.
"Kuvvetle mi diyecektim?" diye sordum. Başıyla onayladı.
"Oysa herkes yasaların bizi hakettiğimiz şeye ulaştırdığını sanıyor."