Liberallerin en iyisi olan John Stuart Mill de,politik katılımın sivil toplumda
öğrenildiğini ve işverenler gibi işçile
rin de çatışma hayatlarının düzenle
mesinde karar alma muhakeme etme
kapasitelerini geliştirmeleri gerektiği
ni ileri sürerek,kamusal ile özel arasın
daki ilk ayrıma karşı çıkmaya başladı.
Önerilen değişiklikler geçmişteki kötü davranışlardan gerçekleşsede bu tür yöntemlerin gereksiz hale geleceği,
insanların artık kadınlar ya da erkekler olarak tanımlanmacakları bir
geleceğe yönelirler.Bu gelecek senar yosunda,kamusal ile özel alan arasındaki ayrım toplumsal cinsiyetle
ilişkili niteliğini yitirecektir.Erkekler ve
kadınlar eşit bir şekilde ev ve iş sorumlulukları arasında gidip gelecek
ler,çocukların yetiştirilmesini ve büyüklüklerin bakımını eşit bir şekilde paylaşacaklar,önceliklerinde ya da deneyimlerinde cinsler olacak değil
bireyler olarak farkılaşacaklar ve politik bir yaşama eşit bir şekilde çekilecekler.Böylece yurttaş nosyonu
oluşacak.İnsanlar ortak amaçları hakkındaki kararlara eşit olarak katıla
bilirler.
On dokuzuncu yüzyıldan itibaren,
mülkiyet kısıtlaması aşılmaya başladı
ve oy hakkı erkeklerin çoğunluğunu
kapsayacak şekilde genişledi İşçile
rin işverenleri tarafından temsil edildikleri düşüncesi sanayi devrimi sırasında anlamsızlaşmıştı ama kadınların erkekler tarafından temsil edildikleri düşüncesi güçlü yerini koruyordu.Kadınların kendine ait bir söz hakkına ihtiyaçları yoktu,çünkü
onların çıkarlarını koruyacak babaları
ve kocaları vardı,kadınları ayrı düşünmek anlamsızdı.Feministler
haklı olarak bu zincirdeki zayıf halka
olarak babasız yada kocasız yaşayan
bekar kadınları öne sürdüler.Bazıları
bekar kadınların oy hakkının tanınmasına öncelik vermeye iten bu zayıf noktadan saldırı taktiği kadın hareketinde büyük bir gerilim kaynağı oldu.
Yirminci yüz yıl politikasına yoksulluk ve yoksulluktan doğan daha düşük.
idealler hakim olmuştur:bolluk arzusu ile tüketim ve tüketim ve maddi ihtiyaç saptanmışım.Bu süreçte”birey yurttaşı alt etmiştir.
Kendimizi çok önemli olan cinsiyeti
miz,dinimiz,milletimiz,inançlarından
ayırıp,yaratıcı bir şekilde kendimizin
kinden farklı bir deneyime nüfuz edebilmek.