Artık geceler rüzgâr ve yıkımla doludur; ağaçlar suya dalıp çıkar, yerlere kadar eğilirler, yaprakları havada karman çorman bir hâlde uçuşup çimenliği boydan boya sıvar; yağmur borularını tıkar ve çamurlu yollara dağılırlar. Deniz de kendini oradan oraya vurur, olur da uyuyan bir kişi kuşkularının cevabını kumsalda bulabileceğini, yalnızlığını paylaşabileceğini düşünür de yatak örtüsünü çekip atar, kumsalda yürümeye giderse, geceyi düzene sokacak ve dünyayı ruhun aynası yapacak, imdadına yetişmiş bir ilahi yardım bulamayacaktır. Tuttuğu el kendi avcunun içinde gittikçe küçülür; duyduğu ses kulağında uğuldar.
Kaynaştırmak, uyum sağlamak ve yaratıcılık için gereken bütün çabayı o göstermeliydi. Erkeklerin kısırlığını bir kez daha, bir olgu olarak, düşmanlık beslemeden hissetti...