Virginia woolf yazarımızın otobiyografik , bilinç akışı tekniğiyle yazılmış, değerli bir romanı.
İnsan ilişkilerini; bir annenin çocuklarıyla, bir kadının eşiyle, doğayla hatta kendisiyle bile... olan yaklaşımları öyle detaylandırılmış, betimlenmiş, örneklerle anlatılmış ki, karakterleri içselleştirmeme olasılığınız yok diyebiliriz.
Şahsen ben bunu beceremediğime inanıyordum. Çünkü her şeyin bu kadar çeşitlendirilerek bahsedilmiş olması beni çok yordu. Bir zaman sonra konsantre olmakta zorlandım. Okumakta zorlandım. Başkahramanımız Mrs. Ramsay , eşi ve 8 çocukları bunun yanında yer alan diğer bir çok karakter , kafamı karıştırmadı değil.
Yan karakterlerden birisi Charles Tansley idi . Kaç kişinin ilgisini çekti, umursadı ya da sevdi bilmiyorum. Ancak benim en sevdiğim, okurken en zevk aldığım kişiydi. Kendini ifade etmeye çalışan, bu konuda zorlanan ve beceremeyen, sürekli düşüp kalkan birisi olduğunu düşünüyorum .
Kitabın ortalarına doğru beni en etkileyen kısmı buldum. Mrs. Ramsay ve Mr. Ramsay'in başbaşa kaldıklarında ki yaşananlar. Sonrasında gerçekleşen bir durum, kitabı büyük ve derin bir sessizliğe sürüklüyor. Ki ben karakterleri benimsediğimi, o sayfaları okurken üzüldüğümde fark etmiştim.
Kitabın devamında yoğun bir karamsarlık olduğunu hissettim. Bir ağırlık vardı ki bunun sebebini aslında şu an fark ediyorum.
Yazar tam anlamıyla her şeyi hissettirmeyi başarmış, en azından benim için öyle oldu. Ne kadar ben zamanla bunalsamda, sanki bu zaten hissetmem gereken bir duyguymuş gibi.
Sizin düşüncelerinizi neler hissettiğinizi çok merak ediyorum. Uzun bir süre bu kitabın eleştirilerini okuyacağım gibi görünüyor.