"Çok büyük şansınız varmış" der İtalyan subaylarından biri Alaa'ya. "Ömür boyu neşeli bir yüzle gezebileceğiniz büyüklükte bir şans." İtalyanlar bir gün önce aynı yerden SOS sinyali almışlardır. Bir sığınmacı gemisi alabora olmuş, batma tehlikesi ile karşı karşıyaymış ve aslında o nedenle bölgedelermiş. Alaa şanslı olduklarının ayrımına o zaman varır. Birilerinin şansı, diğerlerinin felaketi. "Dün ölüler topladık denizden, iki adam ve bir kadın" açıklamasında bulunur subay. Alaa'nın aklına denizde gördüğü, dalgalarda sürüklenen kadın ayakkabısı gelir.
Alaa ve Hussan'ın büyük ağabeyi Mohammed 2014 yılı Eylül ayı ortalarında Akdeniz üzerinden peşlerinden gelmeye çalışırken vefat etti. Sığınmacı yolcular küçük bir tekneye aktarılmaya direndiklerinden kaçakçılar kasten gemileriyle çarpmışlardı.
Alaa ve Hussan cesedinin bulunmasını bekliyorlar; vedalaşmak, helalleşmek istiyorlar. Bugüne kadar (Aralık 2014) ölülerden bir tanesi bile bulunabilmiş değil. Ciddi bir arama da yapılmıyor olsa gerek. Hint Okyanusu'na düşen bir uçağın Batılı yolcuları değil onlar. İllegal onlar, kendileri ve aileleri için daha iyi bir yaşam uğruna yasaları ihlal eden, pasaportsuz, kimliksiz, adlarını kimsenin bilmediği sığınmacı insanlar.