Denizler dört duvar, bir ilk kitap. Ama gerçekte, öykücülüğü uzun yıllar denemiş, büyük öykücüleri okuyup özümsemiş ve sonunda yazmaya karar vermiş bir yazarla karşı karşıya gibiyiz. Öyküler, yaşamın çoğu kez ayırdına varmadığımız inceliklerini,yer yer Katharina Mansfield'i anımsatan bir duyarlılıkla, yoğun, özenli bir anlatı biçimiyle dile getiriyor bunu, 'zaman'ı ve 'hüznü' kullanarak yapıyor Ayşe Sarısayın. Bu kitabın adını ben koysaydım, ' Zaman ve Hüzün' derdim, diye düşünüyorum. Ayşe Sarısayın da, bir geçmiş zaman yolcusu. Baudelaire'in 'sanki bin yaşındayım o kadar hatıram var' dizesini çağrıştıran bir geçmiş zaman ağırlığı duyumsanıyor bu öykülerde; her şey sonunda bir belleğe dönüşüyor sanki. Gündelik yaşamın sıradanlığından, yaralayıcı tregedyalar çıkarıyor Ayşe Sarısayın. Ve bunu pürüzsüz bir söylemle yapıyor. İçinden hüznün, zamanın ve belleğin geçtiği benzersiz öyküler...