Buna göre "tarihi olmak ancak devleti olmak ile mümkün olabilir Egemen tarih anlayışının kalıplarıyla düşünüldügünde, bu böyledir.
Ancak "devlet olmadan önce de bir "tarihi" vardı insanın "Devletli oldugu tarih kesitinden itibaren "tarih yapmak adına yaptıklarına ve yaşadıklarına bu "tarih öncesi" edinimlerinin bir etkisi olmadig düşünülebilir mi? Katı bir Marksist bakış açısıyla bakıldığında, tarihi meydana getiren sınıf mücadeleleridir; öncesi, insanın "ilkel" dönemleri olarak yaşanmıştır.
Günümüzde, özellikle yaşadığımız coğrafyanın uygarlık tarihine kazandırdıklarına duyulan ve gün geçtikçe artan ilgi, merak ve araştırmalar, "devletsiz halkların tarihi yoktur" yaklaşımını hayli zorlayacak veriler bulunmasını sağlıyor.
Bilim üretmesi gereken kurumlar olarak üniversitelerin öncelikli görevleri, bulundukları coğrafyadaki tarihi ve sosyolojik değerler, olgular ve gerçekler üzerine araştırma yapmaktır. Oysa bizim üniversitelerimizin kıblesi bilimsellik değil, resmi ideoloji olmuştur. Dahası, kendilerini resmi ideolojinin tezlerini, kalıplarını üretmeye ve "kanıtlamaya" adamışlar; bu çerçevenin dışına çıkmak isteyenleri önlemeye de büyük bir titizlik göstermişlerdir. Bugünde resmi ideolojinin hayatın gerçekleri karşısında çoktan iflas etmiş olan kalıplarını, ezberlerini, dogmalarını üretmeye ve "güncellemeye" çalışıyorlar.