Osmanlı İmparatorluğu'nda Siyasal Çatışmalar ve Suç 1550 - 1720

Devletle Başa Çıkmak

Suraiya Faroqhi

En Eski Devletle Başa Çıkmak Sözleri ve Alıntıları

En Eski Devletle Başa Çıkmak sözleri ve alıntılarını, en eski Devletle Başa Çıkmak kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Barkey'in tezine göre, Anadolu kırsalındaki toplumsal örgütlenme düzeyinin düşük olması köylü ayaklanmalarını engellemiştir. Tımarlılar (tımar sahipleri) düşünüldüğünde söylediği doğrudur. Bizler geçmişte, tımarlıların sık sık yer değiştirdikleri için "kendi" köylüleriyle yakın bağlar kuramadıklarını yeterince dikkate almadık. Üstelik tımarlıların nadir bulunan mevkiler için birbirleriyle rekabete girmeye zorunda kalmaları gerçeği de, kendi başlarına bir grup bilinci geliştirmelerini olanaksızlaştırmıştır; ki bu durum, XVI. yüzyılın sonunda mültezimlerin lehine tenzil edilmelerine karşı ayaklanmalarını da sağlayabilirdi.
Sayfa 14 - Alfa Yayıncılık
"Dönüşüm" terimi Halil İnalcık tarafından da benimsenmiştir. İnalcık, "barut devrimi"nin, tımar sistemiyle tedarik edilemeyen topçuların hizmetinin karşılığını ödemek için Osmanlı devletini gelirini artırmaya mecbur ettiğine öne sürer. Bu suretle, askerî teknolojideki bu değişim siyasi yapıda da değişikliklere yol açmıştır; Osmanlı sisteminin biçimlenme döneminde en belirgin özelliği olarak addedilen tımar sistemi, eski önemini büyük ölçüde kaybetmiştir. İnalcık, topçuların askere alınmasından taşralı yöneticilerin sorumlu oldukları, aralıklı memuriyet süreleri karşısında, düzensiz bir tarzda yapabildikleri gerçeğinde ısrar eder. İnalcık'ın görüşüne göre, Celali isyanları diye bilinen uzun süreli iç savaş dönemine yol açan da Osmanlı İmparatorluğu'ndaki bu askerî ve mali değişimdir; ki bu isyanlar Osmanlı köylüleri ve şehirlilerinin kaygılarında başrolü oynayan güvenlikle ilgili korkularını bir kez daha depreştirmiştir.
Sayfa 36 - Alfa Yayıncılık
Reklam
Osmanlı siyaseti üzerine beyanatların yaygınlaştığı ve çeşitlendiği XVI.yüzyıldan itibaren, hem belgelere dayanan hem de yazınsal kaynaklar vergi ödeyen reaya ile sultanın işlerini yöneten vergiden muaf askerî arasında keskin bir ayrımı vurgularlar. Askerî, meşru siyasi faaliyet üzerinde tekele sahip olma iddiasındaydı; reaya ise üretmek ve vergi ödemek demekti; ki Osmanlı memurları, reayanın askerînin rolünü ele geçirme girişimini en fenasından düzensizliğin kanıtı olarak görüyordu. Dahası Osmanlı memurları kendilerini ideal bir şekilde, oldukça kapalı bir grup olarak görme eğilimindeydiler. Reayadan gelenler ancak çok özel durumlarda askerîye kabul edilirdi. Ama bu "geçiş", siyasi ideolojinin kabullenmek istediğinden çok daha yaygın olduğundan, reaya kökenli paralı askerlerin tam yetkili askerî olarak tanınma talepleri, sosyo-politik çatışmanın ana kaynaklarından birini oluşturuyordu.
Sayfa 46 - Alfa Yayıncılık
XVI. ve XVI. yüzyıl Osmanlı toplumunda, her türlü uygulamayı meşrulaştırmanın en güçlü araçlarından birisi emsale uyduğunu söylemekti. Bu bakımdan Osmanlı uygulaması ortaçağ ve erken modern dönem Avrupası ve daha pek çok toplumunkini andırır.
Sayfa 49 - Alfa Yayıncılık
Akdağ'ın hipotezleri şöyle özetlenebilir: XVI. yüzyıl Anadolusu'nda, nüfus baskısı genç köylülerin ev bark ve eş sahibi olmalarını imkânsız kılmıştı. Bunun bir sonucu olarak, ya ulema adayı (medrese talebesi, suhte) ya da paralı asker olarak Osmanlı devlet organlarının hizmetine girmek için köy toplumundan ayrılmışlardı. Her iki durumda da Osmanlı sisteminde bir düzensizlik unsuru oluşturdular, çünkü devlet organı onları içine alabilecek durumda değildi. Bu sorun, özellikle de imparatorluk yayılmasını büyük oranda durdurduktan sonra vahim bir hal aldı ve sonunda Avrupalı yayılmasından dolayı başlarına bir dizi sıkıntı açtı.
Sayfa 105 - Alfa Yayıncılık
Osmanlı devletinin bakış açısından daha da vahim olansa paralı askerlerin faaliyetleriydi. Akdağ'ın işaret ettiğine göre, daha sonraki araştırmalar da bu gözlemi doğrulamıştır; XVI. yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı merkezî idaresi, taşra idarecilerinin kendi "kanun ve düzen kuvvetleri"ni tedarik etmelerini daha fazla bekler olmuştu. Ne var ki, taşra yöneticilerinin görev süresi kısaydı ve birinin topladığı askerleri, yerine geçenin devraldığı durumlar enderdi. Bunun bir sonucu olarak da ortada başsız çeteler cirit atıyor ve aslında bastırmak için tutuldukları haydutlardan farklı davranmıyorlardı. Ya da görevinden azledilmiş bir yönetici isyan etmeye zorlanıyordu, çünkü maiyetindeki leventler işlerini geri almaya çalışıyorlardı. Bu durum, XVI. yüzyılın sonu ve XVII. yüzyıl boyunca sık sık isyanların çıkmasını ve isyancı başının genellikle ayrı bir devlet kurmaya çalışmayıp, sadece kumandanlık konumunu kazanma veya geri alma istediği gerçeğini açıklar.
Sayfa 107 - Alfa Yayıncılık
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.