Devre Sonu

Ergün Arıkdal

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İnsanlar için mutluluk, isteklerine kavuşmaktır ya da benmerkezci arzuların gerçekleşmesidir. Bunu sağlayamadığı anda da, büyük bir gerilim altına düşer. Haksızlığa uğradığını, küçücük bir mutluluğun kendisine çok görüldüğünü düşünür. Hep almak arzusunda olan, hep almaya alışmış olan insanlar alamadıkları zaman kırgınlık, küskünlük vs. gibi tipik egoistik reaksiyonlar gösterirler. Yani sabit dururlar ve yürümezler. İşte felaketlerin çoğu, sabit duran insanların harekete geçmesi içindir.
Öyle bir feed-back (geri besleme) sistemi var ki, durmaya çalıştıkça sizi itiyor, statikleştikçe dinamizme itiyor. Bu sisteme uygun olarak siz ileriye gitmedikçe, durağan hale gelmek istedikçe, sabitleştikçe arkanızdan itilmeye başlıyorsunuz. İşte hayatın ıstırabı bundan ileri geliyor. Egoistik, yani benmerkezci arzu ve ihtiyaçlarınızın dışındaki herşey insan için ıstırap kaynağıdır. Istırap çekmemizin sebebi, benmerkezci isteklerimizi elde edememizdir.
Reklam
Kısaca, bilelim ya da bilmeyelim, bizce anlaşılmış olsun ya da olmasın, herşeyin ve her canlının kendisine uygun bir vazifesi vardır ve bu vazifeye uygun bir şekilde hareket eder. Bunun dışında hiçbir hareket yapılamaz. O vazifenin amacına yönelik şeyler dışında birşey yapmamız mümkün değildir. Çünkü herşey, o vazifelerin yerine getirilmesine bağlı olarak düzenlenmiştir.
“Dünya gezegeninin ulaşacağı tekâmül düzeyinin gereği olarak,her millet kendi ihtiyaçları yönünde baş döndürücü bir hızla ilerlemektedir.Milletlerin hatalarla dolu geçmişlerinin kefareti ağır bedellerle ödenmekte şuurlanma ya da uyanma haline geçebilmek için harcanan emek ve çaba,ıstırabı dayanılması güç bir duruma sokmaktadır.İnsanlığın en yüksek hırs ve bencillik devrini yaşıyoruz.Daima’almak’ ve’doymamak’ gibi bir idraksizliğin çilesini çeke çeke ‘doymak’ve ‘vermek’ aşamasına gelmek gibi evrensel bir mutluluğu yaşamak yazgısına layık olacağımız günler gelecektir.Bir idealden değil,insan evriminin doğal bir gerçekliğinden söz ediyoruz.Bu tür bir yaşamın gerçekleşmesi ancak bilgi ve sevgiyle olur.Dünya insanlarının yaşam biçimlerine yön vermeye çalışan sistemleri ve kanunları ileri süren güçlerin elde ettikleri ortadadır.Biri ötekinin yok olmasına bağlı gelişim usulleri önerirken ötekisi de aynı usulü kullanmaktadır.Kişisel karakter gibi ulusal karakterler de kendilerini geliştirme yolunda sürekli arama eylemi içinde bulunmaktadırlar.Bize düşen görev,insanı maddeci bir yaşamın sunduğu aldatıcı gölge oyunlarından bir sürede olsa ayırmak ve onu evrensel değerlerle,gerçeklerle yüz yüze getirmektir.İnsanın amacı maddeyi kullanmaktır,ona prangalı bir esir olmak değil.Maddeyi kendine temel edinmiş yaşamın amacını rölatif duyumsal algılarla sınırlamış her ne ideoloji olursa olsun,bir devreden sonra yanılgı olmaktan öteye gidemez.Evren her yönüyle,maddeyi kullanan ruhun öyküsüdür.Ruhsuz,sevgisiz,duygusuz ve yüreksiz bir yaşamın ipine sarılmanın ıstırabına bir son vermenin zamanı gelmedi mi?”
Şuurların uyanması ve vicdan hükmünün hakimiyeti devresi insanlık toplumunun en büyük amacıdır. İnsanlık toplumunun içinde bulunduğu kaos halinin sona ermesi için ne para, ne silah, ne şiddet ve ne de herhangi bir siyasal ya da dinsel rejime ihtiyaç vardır. Kurtuluşun vizesini, içsel uyanış ya da içsel şuur olan “vicdan” verir. Değişim devrelerinde, beşeri tarih süreci içinde, devre sonlarına doğru daima birisinin ortaya çıkıp, nefsani statünün tüm unsurlarını muhafaza edeceği beklenir. Her türlü pisliğin sürüp gitmesi için bir Kurtarıcı beklenmektedir. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, prensibi prensipsizlikten, meleği şeytandan ayırt etmedikçe bütüne ve birliğe ulaşılamaz. Bu, bir evren yasasıdır. Kurtarıcı’yı kendi iç uyanıklığımızda bulmazsak, O’nu bize zorla bulduracaklar gelecektir. Hiçbir güç eşyanın tabiatını değiştiremez. Eşyadan gelecek iyiliğin, mekanik uygarlığın nimetleri olarak yiyip duruyor ve giderek kaosa dönüşüyoruz. Maddesel nitelikteki Kurtarıcılık bir aldanma, bir düzmece edebiyat ve aptallığın ta kendisidir. Pek de genç olmayan dünyanın başından geçen çeşitli tekamül devrelerinden birinin içinden geçmekteyiz. Geçişin ıstırabı ve zahmetine karşılık temiz bir şuurun sahibi olacak insanlar için Kurtarıcı’nın şefaatine ihtiyaç gerekir mi? Güçsüz olanın zaten aşamayacağı bir imtihan devresinde iltimas istemenin bayağılığı nasıl da belli oluyor! Bilgi ve vicdandan başka kurtarıcı yoktur !...
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.