Devrim Hareketleri İçinde Atatürk Ve Atatürkçülük Sözleri ve Alıntıları
Devrim Hareketleri İçinde Atatürk Ve Atatürkçülük sözleri ve alıntılarını, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk Ve Atatürkçülük kitap alıntılarını, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk Ve Atatürkçülük en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atatürk'e gerçek yolu seçtiği, davasından ödün vermediği için bağlıyız. Yoksa O, doğruyu görmemekte ısrar edenlerin iddia ettikleri gibi, bir tapınak değildir.
Değişen ve yeni kurulan düzenler arasında, yaşayan, yaşamak isteyen tek unsur artık millet niteliğini kazanmış olan Türklerdi. Değişmeyen de O'ydu:Türk milleti. Ölmek istemeyen ve bunun için ne gerekliyse yapmaya hazır olan bu millet, doğrudan doğruya kendi içinden çıkardığı bit "hükümet" kurmuştur. Atatürk'ün halk hükümeti, demokratik hükümet diye adlandırdığı sistem budur. 1922 yılında, şekillenen Türkiye ile birlikte, ulusal devletle beraber doğmuştur bu sistem. Komünist bolşevik saltanatçı hilafetçi değildir. Misak-ı Milli çerçevesi içinde Türk olan her yer ve her şey in sembolü okarak vücut bulmuştur. Osmanlı imparatorluğunun inkıraz bulup, Tbmm hükümeti kurulduğuna dair heyet-i umumiye kararında okunur :"... Yeni Türkiye hükümeti Osmanlı İmparatorluğu yerine kaim olup onun hudud - ı milli dahilinde yeni varis olduğuna ve Teşkilat-ı Esasiye Kanununu ile hukuk-ı hükümrani-i milletin nefsine verildiğinden..."
Türkleri, maddi ve manevi sefaletten, aşağılık duygusundan, hareketsizliğin, cahilliğin, tembelliğin ve anlamsız bir tutuculuğun vesayetinden kurtarma savaşı Türk devrimini tanımlar.
Türkiyenin demokrasi deneyi, Batı-Doğu'nun karanlık vadisinden geçerek vardığı aşamlar yalnızca siyasal (sosyal olmayan) bir demokrasi denemesi sayılamaz. Hayır, sorun böylesine basit ve ilkel değildir.
"Meşrutiyet, soysuzlaştırılmış bir partiler rejimiyle, kolayca bir cehenneme çevrilebilmişti. Siysal hayat da bir savaş meydanına. Fırkacılığın varmış olduğu en feci sonuç, memleketin ikiye bölünmüş olmasıydı. İttihatçılarla (ittihad ve Terakki yanlıları) itilafçılar (hürriyet ve itilaf partisi yanlıları) ortaçağın din savaşlarına egemen zihniyetin temsilcileriydiler. Birbirlerini öldürmelerini, idam sehpasında birbirlerine küfüretmelerini mümkün kılan bu tutum, türkiyenin siyasal hayatında, çeşitli sosyal nedenlerin yaratığı olarak, meşrutiyetle başlamıştır. Bu gün bile süregelmektedir."
Devlerçilik, 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun ideolojik unsurlarından biri olmuştur. 1961 Anayasası'nın temel saydığı "Sosyal Devlet" "Sosyal Güvenlik" ve "Sosyal Adalet" ilkeri de aynı ideolojik karekterin çağdaş uzantılarıdır.
Türkiyenin bolşevik ve emperyalist engeller dışında gerçekleştirdiği hamlelerin herhalde bir değeri ve anlamı vardır. Tarih içinde bir açıklanması vardır. Ve bunlar, kemalizmin ya da Atatürkçülüğün yapısına bağlı şeylerdir. Milli kurtuluş hareketiyle varılan amaç, batılı sistem de bir demokrasiydi ama, mutlak surette sosyal niteliklere de sahipti. Girişilen milli, kollektif hürriyet yada bağımsızlık savaşı ile, Türklerin sırf siyasal değil, ekonomik ve sosyal bağımsızlığıda elde edilmek istenmiştir. 1921 Teşkilat-ı Esasi Kanunu'nun hazırlık çalılmaları sırasında yayımlanan "Halkçılık Beyannamesi" aynı zamanda bir programdı. Beyanname "Türkiye Halkını Emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zülmünden" kurtarmak amacını ilan etmişti, 18 Kasım 1920 de.. Ama bunu be Pavloviç'in ne de Radek' in teorilerine bağlamamıştır. Tbmm'nin "halkın öteden beri maruz bukunduğu sefalet sebeğlerini yeni vesait ve teşkilatla kaldırarak yerini refah ve saadet ikame etmeyi başlıca hedef sayması da bu açıdan görülmelidir.
Türkiye'nin az gelişmiş bir ülke oluşunu Mustafa Kemal hiç bir zaman saklamamıştır. Kalkınmak için de, az gelişmişlik koşullarını ve eğilimlerini okşamak, kışkırtmak ve bu yoldan oy avcılığına sapmak Türk Devrimi açısından, bir siyasal ahlaksızlık sayılmıştır. Halk refaha ulaştırılacaktı. Aldatılmayacaktı.
"Tbmm'nin 1.döneminde kurulmuş olan komünist gruplar ve partilerin özeliklerinden varılacak sonuç odur ki, hepsi de Türk ve Rus taktiklerinin karşılıklı ürünleri olmuşlardır. Be teşekkülleri kurmuş olan kişiler ve üyelerinin bir kısmı bilmeyerek bu işe girişmişlerdir. Bir kısmı da gerçek komünizmi benimseyerek kurucu ve üye olmuşlardır. Bir ksımı mebuslar da Müdafaa-i Hukuk taktiği gerepince bu gruplarda görğlmüştür. "
Devrim yolu Meşrutiyetçi bir özlem değildi. Türklerin, uygarca ve efendice yaşama özlemlerinin bir ifadesiydi. Ve bu özlem, tutucu kalıplara sığmayacak kadar engin, kalıpların hepsini parçalayacak kadar ihtilalciydi.
Cumhuriyet rejimi iktidarını klasik anlamda dikatatörlük saymak belki mümkündür. Ne var ki yeni olayları eski kalıplar içine sıkıştırmak bizi mutlaka gerçeğe götürmeyecektir.
Atatürkçü iktidarın asıl niteliği toplumun hastalıklarını tedavi edebilecek dozda "müessir" (etkili) olabilmesidir. Az gelişmiş bir sosyal yapının direnme yuvalarını ortadan kaldırabilecek ve memleketi kalkındırabilecek kudrete sahip bir hükümet görüşünün kaynağı bu olayda saklıdır.
Hükümet meclisti, Hükümet, devrimci davranış ile sosyal hastalık mikroplarının Türkiye'nin siyasal hayatında birer kuvvet olmalarını asla kabul etmemiştir. İrtica hürrüyet diye bir şey olmazdı. Atatürkçülüğün karşısına hep bu çevre temsilcileri çıkmıştır. Ortaçağ kalıntılarının, Şark kafası'nın temsilcileri onlardı. Bu kuvvetlerle savaşmak gerekmiştir. Devrimin doğal gelişim yolu üzerindeki bu engelleri yıkmadan istikalal savaşı bitmiş sayılamaz.
Tbmm ne Doğu'nun tutsağı olmak kararındaydı ne de Batı'nın. Bütün eksikliklerine rağmen Birinci Dönem mebusları bu kararlarında kesindiler. Meclis bu kararda ittifak etmeyenleri kendinden saymamıştır. "Halk", "içtimai teavün", "emperyalizm", "kapatilazim", ve benzeri sözcükleri şu ya da bu blokun tekelinde olarak kabul etmemiştir. Atatürkün özellikle gazeticelere vermiş olduğu demeçlerine bakınız, nefret ettiği ve savaştığı düşmanların başında, kapitülasyonları görürsünüz. Kapitülasyon, Lloyd George kafasının ekonomik "nüshası" idi.