Madde yoktur. Herşey benim zihnimdedir. Bir tek ben gerçeğim. Benim haricimdeki herşey benim ürünüm. Dolayısıyla ben, herşeyin Tanrısıyım.
Ben var olmalarını istediğim için varlar. İstediğim zaman onları değiştirebilir, dönüştürebilirim hatta yok edebilirim. Sadece yine kendim kalmak üzere...
Filozof yazarımız bu düşünceleri konu ederek yazmış romanı. Ben diye anlatan bir anlatıcı maddenin varlığına inanmayan ve bir benciller okulu açan gizemli bir yabancının izini sürer. Paris'e Hollanda'dan gelen bir filozoftur izi sürülen kişi ve hakkındaki tüm kayıtlar silinmiştir. Araştırdıkça filozofun izini sürmenin, kendisi ve teorileri hakkında bilgi edinmenin neredeyse imkansız olduğunu görür, ta ki kim olduğunu açık etmeyen yabancı birisinin ona notlar bırakarak ip uçları vermeye başlamasına kadar.
Genelde akıcı ama fazla derinliği olmayan bir kitaptı. Ana teması şuydu;
'bir rüyadayız madem, onu istediğimiz gibi şekillendirmek, hatta sonlandırmak neden mümkün olmasın'
ve
'rüyalarımızın Tanrısı olmak, Tanrıyla özdeş olmak, onun gündemine ve sorunlarına sahip olmak anlamına gelmez mi?'
Düşünce olarak ilginç bulsam da, pek hitap ettiğini söyleyemem konunun.
İyi okumalar...