Şu sıra fantastik kurgu dönemimdeyim, Dikenlikler Kralı'nı ne zamandır bekliyordum bu araya denk gelmesi iyi oldu.
Dikenlikler Prensi'ni çok beğenmiş, anti-kahraman olan Jorg'a da bayılmıştım ve bu kitabı merakla bekliyordum. Anti kahraman yazmak zordur çünkü,
*Çoğu yazar ne yazık ki bu emelle yola çıkıp sonradan karakteri haklı çıkaracak nedenler üretmeye çalışırlar ancak Jorg öyle değil, o sadece kötü.
*Karakter farklı ve ürkütücü olabilmelidir, hoş olmayan davranışlar yeterli olmaz, karakteri okudukça sizi şaşırtacak bir şeyler bulabilmelisiniz.
Lawrence ilk kitapta bunları çok iyi başarmıştı, Jorg hem yeni hem farklı gelen bir karakterdi, sayfalar ilerledikçe başka bir tarafı çıkıyordu ancak bu kitap ilkinin zayıf bir yansıması gibiydi. Beni şaşırtan hiçbir olay olmadı diyebilirim, hatta Jorg daha sevecendi sanki. Olay örgüsü güzeldi ve geriye dönüşler olaylara olan ilgiyi artırıyordu ancak bir çok olay zayıftı, yazarın okura daha iyi aktarabilmesi lazım. Katherine'in günlüğü ise başarılı bir detaydı.
Yaşanan bazı olayları da Jorg'un karakterine uygun bulamadım, sanki bu kitaba ait değillerdi .
Yazar ilk kitapta hem farklı bir karakter hem de hikaye öne sürmüştü, yeni ve dikkat çekici detaylar çoktu ancak bu kitaptan ilk kitap kadar tat alamadım. Bazı detayları (kutu ve hayalet gibi) sevdim tabii ki ve serinin dünyasını daha yakından tanıma imkanı bulmak güzeldi.
Dikenlikler Prensi'ni daha çok sevsem de bu kitabı da severek okudum, serinin sonunu merak ediyorum.