Dikkat Şeytan Var

Mehmet Yavuz

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Şöhret ve Riya
İnsanın aklına bazen hiç arzulamadığı düşünceler, hoşlanmadığı hatıralar gelir. Çoğu kere de bunların önünü almak imkansızlaşır. Bu durumda yapılması gereken, böyle düşünce ve hatıraların meydana getirdiği olumsuz çeperi elden geldiğince delmek, onların vicdanda büyümesine fırsat vermemek olmalıdır. Bunlardan daha önemlisi de bu tür mülahazaları dışa hiç aksettirmemek, onlarla hayatın akışını değiştirmemektir. Çünkü Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Allah, ümmetimin gönlünden geçen şeyleri, konuşup dışa vurmadıkları ve onları davranışlarına aksettirmedikleri müddetçe bağışlamış, görmezden gelmiştir.” buyurmuştur
Sayfa 117 - Rehber YayınlarıKitabı okudu
Peygamberler aleyhimüsselam, bir arzu takip ettikleri zaman, şeytanın ona bir şeyler katmasına imkan verilse idi, Peygamberlerin ümniyesi ile kalbi kaskati olmuş münafığın kuruntusu arasında herhangi bir fark kalmazdı. Fakat öyle olmadı. Allah, Rasullerini kendi düşünceleri ile baş başa bırakmadı. Onları ve getirdikleri vahyi korudu. Böylece peygamberler, kendilerine gelen vahyin Allah tarafından hak ve gerçek olduğunu bildiler, en küçük şüphe ve tereddüt göstermeden vazifelerini tastamam yerine getirdiler.
Reklam
Bediüzzaman hazretlerinin konuya yaklaşımı şöyledir: Kainattaki şerlerin, zararların, musibetlerin, şeytanların ve muzır varlıkların yaratılmaları ve icatları şer ve çirkin değildir. Çünkü onlar çok mühim neticeleri vermeleri için halk olunmuşlardır. Mesela, meleklere şeytanlar musallat olmadıkları için, onlar terakki etmezler, makamları sabittir, değişmez. Aynı şekilde hayvanların da, şeytanlar musallat olmadıkları için mertebeleri sabittir, nakıstır. İnsanoğlunda ise, yükselme ve düşme mertebeleri nihayetsizdir; Nemrutlardan, Firavunlardan tâ sıddık velilerden Nebilere kadar gayet uzun bir terakki yolu vardır. İşte, kömür gibi olan sefil ruhları, elmas gibi olan ali ruhlardan ayırmak için, şeytanlar yaratılmış, Peygamberler gönderilmiş ve bir imtihan, tecrübe, cihad ve müsabaka meydanı açılmıştır. Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, insanın mahiyetindeki elmas ve kömür hükmünde olan kabiliyetleri aynı olacak. Hz. Ebu Bekir'in ruhu, Ebu Cehil'in ruhuyla bir seviyede kalacaktı.
Kur'an'da münafıkların hali anlatılırken: "Şeytan onlan etkisi altına aldı da kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu. İşte onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi bilin ki onlar, hepten kaybedenlerdir.'' buyurulmaktadır. Aslında münafıklar, Allah'ı unutmamışlardı. Fakat, sanki unutmuş gibi davranıyor, O'nu ve O'nun dinine hiç aldırış etmeden yaşıyorlardı. Allah'ı anmaya anmaya, iyi duyguları büsbütün körelmiş, sanki şeytanlaşmışlardı. Onlar da zamanında şeytanın yaşadığı kısır döngüye girmişlerdi. Nasıl ki şeytan, Allah'ın emrini tutmayınca, huzurdan uzaklaştırılmış, uzaklaştırılınca, Allah'a karşı iyice bilenmişti. En sonunda da bir daha rahmete eremeyecek kadar O'nunla mesafeyi açmıştı. Münafıklar da Allah'tan gaflet etmişler, bu gafletleri onları şeytana tabi onun pesi-sıra gitmeleri onları iyice haktan uzaklaştırmış, nihayetinde de çukurları çıkamayacak kadar derinleştirmişlerdir.
İsrail oğulları Hz. Süleyman'a, Peygamber değil, sihirbaz bir hükümdar nazarıyla bakıyorlardı. İşin öyle olmadığını Kur'an haber verince, bu defa vahyi getiren Hz. Cebrail'e düşman kesildiler. Resulullah'ın peygamberliğini kabul etmediler.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.