Dille ilgili kaygı, yani "dile özen gösterme", "yapay" olduğundan dolayı baştan yanlış bir şey olarak kabul edilemez, aksine son derece normal, kültür tekniği olarak dile uygun bir davranış olur. Sonuçta evlerimize, müziğimize ve başka kültür varlıklarına da özen göstermekteyiz. Birisi benim evimi grafitilerle bezerse, kimse bunun hoş görmek zorunda olduğum doğal bir olay olduğunu iddia edemez. Aslında evime yapılan bu saldırıya tahammül edebilir, hatta evimin daha fazla boyanması için başka duvar sanatçılarını da davet edebilirim. O karalamaların üzerini boyayabilir veya hepsini temizleyip başka "süslemeler" yapabilirim. Bunlar tamamen meşru tepki biçimlerinin ancak hiçbiri "doğal" değildir. Bu anlamda "dile özen göstermek" yalnızca bir engelleme çabası ya da tutuculuk olarak anlaşılmamalıdır. Yenilikçi biçimde gelişmeye devam etmek, değişken dilin özüne ve dile gösterilecek "özen"e uygundur.
"Dil, insanlara verilmiş olan dili oluşturma ödevidir. O halde insan, dili doğanın tüm düzeni içerisinde oluşturur, ona gerçeklik içinde bir varoluş kazandırır."
Dünya üzerine ne söylendiğinin büyük bir önemi yoktur. Kendimle ilgili bir şey demek ve sesini duymak için ararım seni, sen de bana yanıt vermeli, aslında beni sevdiğini söylemelisin.
"Kimse, bir sözcük ile tam olarak diğerinin düşündüğü şeyi düşünmez ve bu küçük farklılık, sudaki bir halka gibi tüm dil boyunca titreşerek yayılır" (Humboldt VII: 64).