2010 yılında çok ilginç bir bilimsel gelişme oldu. Bir grup araștırmacı yapay bir gen dizilimi yaratarak bu yapıyı, gen yapısını çıkardıkları (yani öldürdükleri) bir bakteriye naklettiler. Bakteri, başına gelenleri, kendisine yapılanları hiç umursamadan, nakil sonrasında yaşamını sürdürmeye devam etti. Eğer canlılık Tanrısal bir gücün müdahalesiyle ortaya çıkmış olsaydı sonuç şüphesiz böyle olmayacaktı.
Dinin esas amacı ise dünyanın kutsal kitaplar referansıyla yönetilmesini sağlamaktır. Bu öyle bir siyasi hedeftir ki, Tanrı'nın emirlerinden en hafif bir sapmanın bile toplumları tam bir felakete sürükleyeceği inancını yayar. Gebelikleri ve sahip olacakları çocuk sayısı konusunda karar verme hakkının kendilerinde olduğunu savunan kadınlar, yaşamlarını güvenceye almak için sınırları ihlal eden göçmenler, baskıya direnen emekçiler, azınlıklar, kendilerine yaşanabilir bir gelecek sunamadığı için bu dünyayı anlamsız bir mekân olarak değerlendirip, huzursuzlanan gençler, değişik cinsel eğilimleri olanların tamamı, savaşlara karşı çıkan barış yanlıları, bu grupların tümü bu dinci doktrin tarafından, Tanrı'nın ve kutsal kitapların itibarı sarsılmasın diye, dinin çizdiği sınırların dışına taşan günahkarlar ve dinin kurallarına göre yaşamadıkları için mutluluğu bulamamış düzen karşıtları olarak nitelenerek, hedefe yerleştirilirler. Bugün Avrupa'da ve Amerika'da yükselen ırkçı milliyetçi ve koyu Hıristiyan dalganın bu durumun bir göstergesi olarak değerlendirilmesi gerekir. Aynı olumsuz gelişme, üstelik daha çarpıcı biçimde İslam dünyasında da yaşanmaktadır.
Din bilinemezler, anlaşılamazlar, korkular üzerinden hareket eder. Bilinemeyen olarak kabul edilenlerin bilinemez durumlarının kalıcı olduğunu ileri sürer.Kalıcı olduğunu varsaydığı bilinemezlerin Tanrısal irade tarafından yaratıldığını ve insanın da ancak Tanrı'ya sığınarak bilinemezin yaratacağı huzursuzluktan kurtulabileceğini iddia eder.
Maddi gerçeklikle uyuşmayan, gerçekliği açıklamayan düşünceler bilimsel olmayıp, metafizik niteliklidir. Bunlar ancak dinin ve inancın konusu olabilir. Bilimin alanını işgal etmelerine, toplumun zamanını almalarına izin verilmemelidir.
Din, maddenin bilinebilir olduğunu düşünmenin, Tanrı'ya atfedilen yüceliği,yaratıcılığı,bilinemezliği, kavranılamazlığı yerle bir edeceğinin, Tanrı'da görülen bütün gücü akla, bilime, insana vereceğinin farkındadır.
Din felsefesi Tanrı'nın varlığı tartışmasını düşüncede bağlıyor, Tanrı'nın düşünülmüş olmasının, varlığının kanıtı olduğunu iddia ediyor. His, kanıt oluyor.