Yüce Allah'ın şu ayetleri: "İman henüz onların kalplerine girmedi" ve "Onların kalplerine iman yazıldı", Kerramiye'nin "imanın salt ikrardan ibaret oluşu" şeklindeki görüşlerini geçersiz kılmaktadır.
Tefsir ehli "hamd Allah'ındır" kavli hakkında farklı görüşlerde bulundular. Kimi "Allah kendisine hamd etti" derken; kimisi de "Allah kendisine hamd edilmesini emretti" dediler. Kim ki Allah şunu değil de şunu murad etti dese bu kimse re'y ile tefsir etmiş demektir; zira kişi muhtemel manaları taşıyan kavram hakkında "Allah'ın muradı budur" demiştir. Kim de "lafız, Allah'ın kendisine hamd edilmesini emrettiği şeklinde anlaşılabileceği gibi, bu lafız, kimi zaman kendisine hamd etti şeklinde anlaşılabilir ve bu iki vecih arasında Allah'ın muradının hangisi olduğu arasında seçim yapılmaması, kat'iyyette bulunulmamasına te'vil denilir. Ebu’l-Mu'in en-Nesefi dedi ki “Bundan ötürü bu kitap, "Tefsir" diye değil "Te’vilat" diye isimlendirildi.
İbni Abbas'a göre "meselü nürihi" ifadesi müminlerin kalbindeki nur olarak anlaşılır, müminlerin kalbindeki ise oyuktaki lamba gibidir. Bunun dışında takip eden konuşmasında, bu lamba sıklıkla kurtarıcı olarak tanımlanır. Mümin olduğunu ilan eden kimse, Allah'a yönelik bilgisini bu nur sayesinde gösterir. Yine bu nur, o kimsenin iman etmesine neden olur. Bu aynı zamanda Zümer 39/22 ayetinin de anlamıdır: "Allah'ın, göğsünü İslam'a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir?”